Acılarla dolu Ocak ayındayız yine. Bunlardan biri de güçlü kalemiyle katledilerek suikaste kurban giden Uğur Mumcu'nun yıldönümü. Yine aynı acıları anımsatan kısır bir döngü. Aracına yerleştirilmiş bir bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeden Uğur Mumcu'yu dostları, sevenleri hep yaptıklarını tekrar edip evinin önünde  ailesiyle tepkilerini dile getiriyor.

          Bir türlü katil(i)leri yakalanamadı. Bunun yanı sıra 19 Ocak’ta Hırant Dink, 24 Ocak'ta Gaffar Okan  cinayetleri bile hala meçhul. Bu gün yapılan tek şey yazar, aydın, bürokratların  fikir yürütmek ve üstü kapalı “suçlular yakalanacak ve adalete teslim edilecektir.” nutuklarından öteye gitmemektedir. Yitirilen canlar, çalınmış yaşamlar kimsenin umurunda değil. O günlerde ülkeyi kan gölüne çevirenler bu gün gerinerek  koltuklarında  kürdan çiğneyerek kıç büyütüyorlar. Bazende geçmişi üstü kapalı  “O zamanlar yanlışlıklar olmuştur.” diyerek kendilerini masum sıfatıyla savunurlar. 

           Cesareti olmayan susmayı tercih ediyor. Peki bu kişilerin vicdanları rahat mı acaba ? Demekten kendimi alamıyorum. Fakat vicdanı olsa yapar mıydı? Diyenleri de duyuyorum. Dünyaya nam salan bir ecdadın evladı olarak gurur duyuyorum. Oysa Atatürk’ün kurduğu  CUMHURİYET çocuğu olarakta  kalleş pusularda yitirilen ve yeri doldurulmayanları katledip şehit eden vahşilere göz yuman, koruyan ve mevkilerle şereflendirip ödüllendirenleri de şiddetle kınıyorum. Hep kınayacağımda. Artık  katliam cinayetleri dursun durdurulsun. Adalet nerdeyse mutlaka bir gün çıkıp gelecek. Ya da daha fazla kan dökülmeden  biz getirelim bekleyip bekletilmeden.

                              _______________İrfankarabuluT