Seni getirir mi bilmem Engeller. Yoksa sahiden engeller mi? Hayatı kestirmek zor. Ama gelişin ne kadar zor ise gidişin de o kadar kolay olmalı. Ya sence? Yoksa bir görünüp gökkuşağı renginde sonra meçhule bürünmen kimseye fayda etmez. Aslında  başlarda  ne yalan söyleyeyim yokluğun ızdırap olmuştu. Oysa zaman içinde her acıya alışmak insanın kaderi ya da dayanma iradesi olsa gerek ki artık "sen gel" demiyorum. Ne garip ki sen gel dedikçe engelsin sen bana. Sadece sana şiirlerde rastlıyorum. O siluetini unuttuğum gizemli yok artık. Bir zaman acıların kor olduğu vakitte hep ben geldim. Ama sen engeldin saf sevgime. Saflık sadece budalalıkla Ya da enayilikle tanınmamalı ki ben gibilerde bunu koşulsuz kabullenmekte kullanırız. Velakin sen ve engellerin kullanmayı farklı algılar. Bencil duygularınsa sana ait olmasını emreder koşulsuz. Bir kalpte sevgi varsa eğer o kalbi kazanmak kolay olur. Ki o vakit istediğini yaparsın seven kalbin bedenine. Lakin kalbinde sevgisini vermesi kolay değil hani.  Sevgiyi gram gram verirse karşılığında sevildiğini görmeyi bekler. Uzun sürse bile sabırla bekler. Kalp bekleyişini herhangi bir işaret hissedene kadar sessiz sedasız sürdürür. Engel aşar ,hata yapar, daha neler neler. Kör kütük sarhoş misaliyiz o vakitler. Kimseyi duymaz görmez konuşmayız. Üç maymunu "Görmedim duymadım konuşmadım." oynar.  Bu aşkın orta evresidir ki ne öğüt dinler ne de bilge. yalan yanlış kabullenmişlik başlamıştır. Oysaki sahte sevgiler ne yürekler yakmış, ne ocaklar söndürmüştür de farkında değiliz. Kimi zaman yine de sevdiğine kendini borçlu hisseder her  yöne dair. Ve neleri yapmalarını neleri görmelerini serer gözler önüne. Bir taraftan da  yaptıklarının hoş doğru olmadığını anlatır sahtekar kalbe zaman.  Serede göz akla yenik, kalp kabullenmez direnir. Velakin yol almış sandal gibi dönmek işine gelmez. illaki  bitirecek, harcayacak sevgiyi engel istemez. İstemez de bu defada arada duygular koşuşturur. Ve sevgi bağlarının temellerini onarmaya başlar. Tüm yaşanmışlıklara rağmen seven doğru bildiğinden şaşmaz. Sevilende koşturur ardından  körkütük  aşk sarhoşunu büyük bir zafer kazanmış gibi. Oysa zafer değil çok yakındır onunda mafhı. Zaman ve kader birdir oyunun son perdesinde. Sevmeye engel kalbi öyle bir duyguya bağlarlar ki bu kez koşan odur sevgi duyduğu kalbe. Ve anlamaz bunun kaderin oyunu olduğunu. Bir oyun ki son sahnede pişmanlıkları döker dillerden, yüreklerden. Ama  faydasızdır. Bir kısır döngü başlar şimdi. Aslında formül bilinmeyenli "seven +sevilen+ sevilenin sevdiği=hüsran" çözülmesi zor bir hayat denklemidir. işte tüm bunlardan ders çıkarmalıyım. Ve hayatta her kim olursa olsun kişiye olduğundan fazla değer vermemeyi öğrenmeliyim. Yoksa timsah gözyaşlarına bürünerek gelenlere her zaman kanacağım ki bu telafisi olmayan hatalara neden olur.

______________İrfankarabuluT