Acı payam gibidir düşüncelerim ne zaman kırsam taşa çalar el beni. Affola dilim sürçü lisandaysa, tabii ki af cesareti varsa yanımda yeri olan yürekli insanın. Ağrı/yan yüreğimde gün ağırlaşmış kahrından benden evveli. Ah duygularım siz eyleme dökülen en güzel cesur duygulu düşüncelerimsiniz. Akli yüreğinde hiç olmadığım, ama daima akıl ve yüreğimde olan dostum söylesene merhaba diyebilme cesaretine noldu? An gelir hasretler kor olur mutluluk kokar gözler, gün ışır dileklere hayaller gerçek olur sabredersek. Anlamak anlaşılmak istiyorum ki insan gibi gerisi sadece teferru/ attır. Ansızın pencerende bir ses duyarsan bil ki vicdanın seni rahatsız ediyordur. Aslında şiir kurşunu kalem sanıp, yürek defterine sevgiyle acı tatlı işlenen yalnızlıklardır. Aşk sen yokken bile kolayına kaçmadan vazgeçmeksizin sevmektir. Aşk yasak meyvedir yürekten koparamadığımız. Aşkı her güzelde arama güzel olanı yüreğinde ara ki bulasın aşkın en güzelini. Bak içim zoraki yarına taşınmanın arefesinde telaşla dünde bilerek bıraktığı gülümsemeyle. Bana kalan sükût’la aşk ateşinin hin/zır uykusuna yenik düştüm. Basıp yükseldiğin omuzları, günü geldiğinde sırtlamayı unutma. Başarısızlık asla yoktur, her deneyim bir başarıdır. Başucundaki vazo gibi aklın neden her estikçe sararan yitikleri koyarsın usuna. Bazen akşamın yaralayıp sabahın iyileştirdiği oluyor birde geçerken iz bırakmasa nolurdu sanki. Belki hayata nokta koyar bitirirsin, bazen de son noktaya kadar bitsen dahi direnirsin. Bazen olan olmayanda ne varsa yer gök dâhil sen kadar güzel oluyor hani. Ben içimdeki bendim yalnızlığımla Sen gelince yalnızlığıma terk etti içimdeki ben. Şimdi unutasım geliyor benleri ama tanımıyorum ki içimdeki senleri. Ben leylayım sen mecnun değilsin, Sen birde mecnunun gözlerinde ara beni. Var mı cihanda ben gibi onun kalbini fetheden? Ben ne kadar sevgi dualarına çıksam da anlamsız, senin hayır duaların çoktan kabul görmüş ey sevgili. Ben sende gülmeyi seviyorum, tebessümleri borçlanarak ruhuna sevgilerimi peşin ödemek istiyorum senin onuruna. Beni kır, kafamı, onurumu her şeyi kır ama lütfen sevgimi kırma çünkü onun bize ihtiyacı var. Beni terk etmedi asla ne yanımdaki ana nede canımdaki yara. Bırak fırtınada düşsün teknenden tutunamayan, geriye kalan sana tutunandır sapasağlam. Bir gülüş kadar uzak nefes gibi yakın sevgi denen güzel duygu. Bir günah gibi ilmek ilmek işlemek seni cevher diye sevaplarıma. Bir koynakta oturup sükûtça anlaşılmak her şeye değerdir. Biri benliğimi diğeri tüm yaşamımı ç/aldı, asıl tartamadığım beni rahatsız eden sevginin eksikliğiydi. Bizi inciten nedir hayal kırıklığı, başarısızlık ya da kayıplar mı? Yoksa bizi kaynaştıran içimizdeki promil yüksekliği güzel ahlaklı insan oluşumuza bağlı olsa gerek. Bulaşıklığı yıllardan yorgun bedenimin acının izlerini bırakıp gittiğinden beri. Canım senin için nelere katlanmaz ki? soğukluğun alevlendirir, nefretin baştan çıkarır, kaçışın bağlar, küçümsemen tahrik eder. Kim sevmez ki seni yalnızlık. Cevabını yazmamıza izin vermez hayat bazı soruların, öyleyse en iyisi sınav kâğıdını boş vermek yaşamak adına. Cevherse her şiir içerisinde şair uyutan sen sevgi sabır ve azimle kendine ait olanı bul insan gibi. Çaresizlik nedir bilmezdim aşka düşmeden önce şimdi düştüğüm yerin neresi olduğunu anlamaya çalışıyorum, içerde mi yoksa dışarıda mıyım kalbinin! Çevreni sarsa da karanlık daima avucundaki yıldıza güvenmek tek çıkış yoludur bazen. Ham çırağım yolun başında elinden tutulan çocuk misali yüreği mutluluk dolsun sahiplenip yüceltene yüreğimi. Çocuk kalsaydım hep gülüşlerimi çalmasaydı yıllar keşke ekmeği elinde gözleri yaşlı ağlayabilsem hala. Çok yazmak değil amaç güzel ve ağız tadında cümleler olmalı bizi düşündüren, yoksa okuyanı, yorumu, tebriği çok olmuş neye yarar, mest olmadıkça. Değildim hiç bir şeyin olamadıkça her şeyin. Değişmeyen tek şey özlemdir uzaktan bakınca doğruluğun arkasında her zaman dimdik durmaksa yücelmek. Dost musun sen bana yalnızlığım? eğer öyleysen çekip götürme beni girdabın derinliklerine, sadece yanımda kal serseri kaldırımlarda yeter. Seninle dört mevsime inat içinde yaşadığım beşinci mevsim sevgiyi niye hiç göremezsin? Dün hayatımdan kovarken neden bu gün karşıma çıkıp altüst ediyorsun aşiyan yüreğimi ey sevgili? Düşün ki düşündeydik sevdiklerimizi düşünerek seninle gün batımından gün doğumuna. Edebiyat gemisinde şiir değil birfani şairim, sen tayfasının şiir kalemiyim. Eğer içimdeki tüm yolsuzluklar seni sevmekle başlamasaydı. Emeği alnından öpmek için dudaklarımı toprağa sürmekten asla çekinmem. En iyisi unutmaktır derken dilim feryat figan eyledi yüreğim asice. Eskici bile almaya tenezzül etmezken gölgeni, bak nasıl tahammül ediyorum sen vefasıza. Evet, doğruyduk tüm saflarımızla eğriye çıksa da adımız umursamadık asla. Garip ama biz insanlar daima umut ederek içimizdeki hapishanelerde yaşamı sebepsiz severek mutlu yaşarız daima. Geceye rağmen güneşle sarıp yalnızlıklarından arındırabilseydim, belki kimse/sizliğin de biterdi çocuk. Gelmeyeceksin hiç biliyorum adım gibi eminim, peki hala niye seni yazıyor, özlüyor bekliyorum işte bunu bende bilmiyorum! Gitme diyen gözlerimi okusaydın da tutuk kalan dilime küsmeseydin. Gururuna seni seviyorum demeyi bir türlü öğretemedin ya aşk olsun sevgili. sevmelerimize. Gün ağarırken etrafımızdaki yıldızlar kaybolur yüreğimizdekiler hariç. Hani ilham kalemimden akıyorsa da, aklımda mavi asilik, kalbimde sevgi kanat çırpıyor her dem dili sükûtla. Hasret başlayan istasyonlarda seni hangi alaya alsam orada kirletip üstünü başını karşı zıtlıkla hep geri geliyorsun alışmışlıklarıma biterek. Giydiğin hayat topuklu ayakkabın gibi ne zaman nerede kırılacağı belli değil zaten sende lazım olana koşuyorsun. Peki, hayatı sil baştan geri alabilme ya da reset şansım var mı acaba? Sayende öyle çok kesik izleri var ki hayatımın en azılısı umudun kesik izi galiba. Hep ben çocuktum n/azarında ve sanırım sen en iyilerdin melek renginde kan/atsızca. Ve ben hep kendimi yazayım derken, defalarca sende biter kalemim. Çaresizlik mi yoksa haksızlık mı kendime yaptığım olmasaydım olmazdın derken? Hep seni yazıyorum ya hani kalem yetmiyor bitiyor ya zamansız birde beni yazsam kâğıtlara orman yeter mi? Her açıdan kendine ait olana sahip çıkmalı insan başarılarını da hak etsin kral gibi yoksa ne farkı kalır hak etmediğini alamaya çalışan soytarısı gibi. Her duyduğun sırrım sayılır lâl olsun dillerin eylersen aşikâr ey sevgili. Her gece uykularımda sana kal demekten usandım artık git diyorum ama sen bendesin hala ne iş yine anlamadım! Sen her geç/işine bir eyvallah sayıp yutkunurum sayende. Neden her geldiğinde dökme aşk çöpünü yüreğime dermanım olsa kendi çöpümü toplarım. Anlamazsın asla gülüşlerinde yokluğumu yalnızlığımı hissettiğim anları. Yaratan farklı yarattığı halde neden hep sevdiğime benzemeye çalışırım ki? Her ne olursa olsun hatayı affetmek kibirden kaçıp yakalamaktır büyük erdemliliği. Yanardağ göstermezse de ateşini yanar içten içe küle karışacağı anı bekler. Hey elleri tezek, yüreği süt, nefesi al şafak kokan yar, ayağına iz bedenine gölge, sevdana can olsam girsem kalbine hırsız usulü kovar mısın yoksa sever misin ben faniyi? Ya da içimde yaşama hevesi kalmamışken, çizebilir misin mutluluğun resmini bana yağmur yüklüm. Ey sevgili insan görgüsüz, sevgisiz, bilgisiz olmamalı iki yüzlülükle gelme, geleceksen İç güzellikle gel bana. Kaç yıl geçti aradan biliyor musun? Tahmin et yeter ki, bilmesen de olur. İstediğimize ramak kala vakitsiz kısa zamanın darlığında ulaşılmaz engelli bir senaryo sergiler yaşantımız. İstemem senden menfaati ey sevgili bir dirhem merhem ol yanık yüreğime.  Kalbim keşke senide temiz yıkayabilsem ellerim gibi, o zaman sende ne acı kalır nede anı. Ama o zamanda yokluk acıtır canı. Kırma kalbimi kırıp gönül almayacaksan ancak kaybettiğin gün sevildiğini anlayacaksın ey sevgili. Kapa yüzünü ki gülüşlerinden cennet bakışlarından nura olmasın engel. Fıtrat gereği yürekten sev, fıtratı sokmak olsa bile akrebi sevgisiz bırakma. Keşke ateşböceklerini alsaydım yanıma seni severken yol göstermesi için. Ve sana keşke ömrümü sana adamayıp yorgun gözlerinde kaybolmasaydım. Oysa ne pişmanlıklar geri verecek hayatımı nede bir dost paylaşacak yalnızlıkları. Ben kendimi unuttum mısralarda sende mısralarımı unut. Keşke seni tanımasaydım çorak topraklarda keşke hep unutsaydım bizi yalnızlıklarda. Son bir kez görebilsem düşüncelerini bilsem gururunu yıkamayan sana. Zamanlarım Leyli, sevdalarım Leyla Aşklarım Leylak kokusunda olmasaydı. Ki yüreğimi çoktan vermiştim sana ne kullanmayı nede geri vermeyi bilemedin asla. Keşke yanan yüreğime damlayan hasret olmasaydın ey sevgili. Kim bilir çocuk bu gülüşlerin yarın ki acılara haykırışın mıdır? Yoksa yalan dünyaya inat sevmek midir çalınmış yaşamını. Kimi sevdiğinden kimi insanlardan kaçıp sığınır sana ey yalnızlık. Mabedinden çıkarsa da seni yüreğim unutmayı denemedi hiç. Mevlana’yım Şems'im ol, kurumuş dalım suyum ol, yüreğim sensizliğe dayanmıyor nolur hep yanımda ol. Mutluluğu sen tattın damla damla bana kalan zehrindi hep. Mutluyken sadece tebessüm edersin, mutsuzken gülmeyi bile asla beceremezsin. Ne Allah’la kul arasına girmeli, nede inancını sorgulamalı seveceksen koşulsuz sev  ''Eline Beline Diline ''sahip olarak. Ne çok sözler verdim kendime unutacağıma dair ama her seferinde hüsran. Ne b/itik son aşktır benden nede giden çürük son gemidir içdenizimden. Bir birimizin aynıyız aslında sularda boğulmakta olan. Küçük görenleri yaktı sevgim. Ne kıskançlık, ne zenginlikti seni benden alan sadece sen kirli emellere gebe ve göremeyecek kadar kördün ey sevgili. Postalların ezemediği damların saklayamadığı özgürlüğü yaşayan haykırışlarımı barındıramıyorum içimde. Vefasızlığını çaresiz çekip sevgisini sana kıydırmayacak kadar cesur yüreğim. Ve sen ne verirsen ver esirgediğin sevgi kadar hiç bir şey avuç içi mutluluğun yerini tutamaz. Nefes kadar yakındık bizden kalanları saklayan geçen zamanı saymazsak sormaya cesaretimde gücümde yok yanı başımda sadakatle uyuyan sufiye. Nefretim sana değil ki alanlara, kinim Hipokrat yeminine değil beyaz meleklere ey sus işareti yapan dilber. Döner üflerken neye Mevlana, usum deler Ferhat yazarım hep seni ben çaresiz aşkla. Ömrümü adasaydım diyorum sana keşke tüm adaklarımda. Zaten seni yazmakta bir tür adanmak değil midir sen bi haberken ey sevgili? Özlenmeye değiyorsam, özlenmeyi hak ettiğinden gerek değil midir? Payıma yalnızlık düşende kar yağar sen varken de üşürüm sensizlikte. Ruhum dudaklarımda titriyor istemeden, bir çiğ tanesi nasıl titrerse çiçek üstünde düşmemek için, bende titriyorum sende kalmak için. Sana açlığımı gizleyemiyorken, tokluğunla sınama beni. Haykırıp unutmadığımı söylemek isterim olamadığım hayallerine. Saplantılarından kurtulup öze dönme vakti gelmedi mi acaba ey sevgili? Üçüncüydün bir aradayken sonrada yalnızlıklarımda hatırladığımda sen. İki yakanı bir araya getiremiyorken bırak yakamı İstanbul. Sen mutluluğu tadarken ben zehrinle ölürüm acıya doyarak. Taşınma yeter ki yüreğimden bırak yüreğim taşısın. Seni beynime tıkayan olumsuz düşüncelerden kurtulma vaktidir hatırladıkça kendimden unutulunca da senden utanıyorum! Sırtından mı vursam, kafamdan mı silsem, yüreğimden mi hançerlesem yoksa beni bende mi bitirsem unutmak için! Seni ya bir şiirde ya da bir yudum çayda yudumluyorum. Acaba ne hissediyor diye oysa kendimi kandırmaktan başka bir şeye yaramıyor ki. Senin ara sıra hatırladığını keşke ben o vakit unutabilseydim ve kabullenemediğin benimse unutamadığım birlikte yaşadığımız hakikatti değişmeyen gerçekler. Yakındı sevgin soluk kadar uzaktı yıldızlar gibi uzanınca yetişemediğim, yetiştiğimdeyse dokunamadığım, dokunduğumdaysa vazgeçemediğim, vazgeçmeyi denedim ama asla unutamadım ey sevgili. Sevgiye uzanıp yetiştim, tutup dokundum, Aklıma yazıp unutamadım, Ben vazgeçtim ama Yüreğim asla vazgeçmedi. Sevgiler karşılıksız kalmasa keşke, keşke seven kadar sevilende sevse, yaşanılan sevdalar hiç uğruna kaybolup unutulmasa çar çabuk. Sil baştan yaşamaya başlamışken ansızın aklımda işin ne derken sensizliği düşünemiyormuşum meğer. Söyle ey sevgili soğuk dereler günahları arındırır mı sevgiyle sıcağa inat? Suskunluk kelâma değer vermekse tüm beğenileri katledelim seslice. Şekerdin katık diye çayıma, şimdi atıksın sandal yüreğimden kadavra niyetine. Şiirimdi Leyla olan kerem ise şair olmalıydı ki sende kitabı aşktın bizi hasretle kavuşturacak olan. Şiir uyruklu adamdım ben kalemimse uyruğuna bağlı hırkasız derviş. Şiirse harap olmuş yürekten çıkan doğal kaynak her daim. Tarih olsan da hatırlanacak benim, hayat sunsan da yaşanılacak olan benim. Azrail’im ol yeter ki uğruna da öleceğim her zaman ki gibi farkımda değilsen bile. Tarih seni yeniden horlattı, tıpkı aramızda dolaşan ruhlar gibi. Tut ki sözlerin saplandı yüreğime, tut ki, gözbebeklerin ışıldadı ana rahmine ve tut ki gerçekler boğuyor yalanları infazı nikotin kokan sabahlarda. Unutabilsem keşke derken ve sen hala tehlikeli oyunlar oynuyorsun taraf tutan düşüncelerimle. Seni unutmayı başarmaktı tek derdim yalnızlığımla ki sen hala cirit atıyorsun yüreğimde beni tehdit edercesine. Varsın buğday başağı süpürsün geceyi yeter ki gel her şeyinle kabulümsün şartsız egemenliğim gibi. Ve aşkın ki kurşunsuz alkolsüzdü dokunanı girdabında boğarken yalnızlıkla sarmaş dolaş kör sabahları aramak nasırlı yürekle. Ya bir şeylerdir haykırmak susmak gibi, ya da bir şeylerdir yazmak içinde/kini kusmak gibi. Yaptıklarına ben göz yumdum, Yazdıklarımı yüreğine sen kazıdın unutmamacasına. Yardan düştüm yar/allıyım dokunmayın bu gece, yardan yana acılarım var benim her gece. Yazdıklarımı bıraktığımda armağan diye sen aklıma kazıdın yüreğini çaresizliğimi kullanarak. Yokluğun yokluğumdur olsa gerek, yokluğuna cahil varlığına müptela bilgeyim. Yürekten ve harbiden sevme inanmak zor şu çıkar dünyasında oysa herkesin hayali değil mi bir yudum sevgi uğruna ölmek. Zaman hep kandırır bizi içimizdeki iyilik temennisine rağmen. Zirvede tavan yaşam sorumlulukla şimdiki zamanda gelecek kaygıları ağır tartıyor. Gözde olmak için evvela işi en iyisinden yaparız. Ya da alkış almak adına en güzel kitabı yazar alırız da göğsümüz kabarık dolaşırız bizden iyisi yoktur.  Ya sonrası sonrası yok mu? Efendiler sonrası? Affola sürç-ü lisan dem vakti...

                            -------------------İrfankarabuluT