O şehir ki beni  yoksulluğun, ihanetin pençesindeyken bile sarmadı. Karanlıklarıyla övünürken, sevdalarıma yelken olmuş. O yüreğime umut, yaşamama direnç olmuş  bir şehir.  Artık  kendin dertlerinde boğulmuştur. Kimi boğulur girdabında kimi dert tasayla cebelleşir hamurunda. Oysa kimin umurunda çırpınışlar ihanetler, kimin  aklında beyefendi sokakların gün aşırı namussuzlukları. Günün kurtaran nasılsa yaşıyor  bu şehirde! Dün nice var olanlar bu gün artık yok. Yaşama inat direnen devrimler, kahpeliğe inat peşkeş  çekilmiş gecelerce bu şehirde. Ve hala ayaktaysam  bu şehirde inadımdandır. Bir gün öcünü alacağım  sevdamdandır. Beni küçümsemesindendir inatla yaşamam. Ey deli şehir. Bak bak, iyi bak bana. Ayaktaysam hala yaşamın kıyısında olanlara acıyarak  bakıp ders almamdandır. Ya sen neye dayanıp  yaşamaya çalışıyorsun? Yetmedi mi  garibi, kadersizi, yetimi utanç denizinde boğdurmak? Yetmedi mi karanlıklarında  canhıraş acıları bile bile duyurmak? Arsız şehvetvari karanlık odalarında  nice gelin damatları  aldın!.. Nice  kanunsuzlara kucak açtın!.. Sana çalışıp ayak uydursaydım bu gün murdar hücrelerine açılan kapı olmuştum. Garibin yoksulun gözünde varlıklı itibarlı görünür tepeden bakardım belki. Yok öyle yağma edepsiz kancık şehir! Bana vereceğin zevki sefayı, ar, namuslu fakirhanemin bir tas çorbasına değişeceğimi mi sandın? Yoksa yarı aç boğazımdan haram lokmanın geçeceğini mi ümit edersin? Ama sende  bende  biliriz ki  hakikatleri, çirkeflikleri saklamaya gücün karanlığın yetmeyecek. Bu gün ben ve ben gibileri çaresiz, naçar bırakarak alt edebilirsin. Ama yarın asla havada asılı kalmayacak. Sana söz gaddar, çirkef ve lanetli bir o kadar günahkâr koca şehir. Ben dahil güçsüzleri yutamayacaksın. Satmadığım namus, gurur ve adamlığımla yıkıntı küllerinden yeniden doğmuş olarak puslu bir sabahla dimdik karşında 

                                _____________İrfankarabuluT