Yağan  kar saçlarını kaplamıştı yaşlı adamın. Aksayarak gecenin koyu karanlığında ilerlerken, dönmeme kararı vermişti. Karlara hızlı hızlı batıp çıkarken yorgun düşmüştü. Her nefesinde, her adımında yüreğinin bir köşesi sızlıyordu. Sızlamak ne kelime kopuyordu sanki. Dönüp son kez ardında kar ve sis içinde kalan köyüne yaşlı gözlerle bakarak veda etti. Ardından lanetler yağdırdı soğuğa. Ay bulutla kapandığında ormana vardı. Fakat zikirde olsa yolu aydınlıktı çarşaf gibi karda yürürken. Bu aydınlık ona güç veriyordu. Epeycedir saatlerce yürüyordu bilinmeze. Yürümekten yaşlı bedeninde güç derman kalmayınca bir an durup dinlendi. Maziye dalarak geride bıraktıklarını düşündü. Köyünü, ailesini ve yalnızlığını!.. Gecenin karanlığını yırtan vahşi kurt çakal ulumaları duyuldu uzaklardan. Oturduğu yerden hızla kalkıp yürüdü koşarcasına av olmamak için. Ormanın derinliklerine doğru yol alırken kulübesini hatırladı. Çocukluğunda sık sık  insanlardan kaçarak gelip saklandığı  kulübesini. Üşüyen ellerini ovuşturarak sırtındaki eski paltoya  daha sıkı sarıldı. Başındaki bere ile yüzünü alnındaki terleri silip sakalını sıvazladı. Anda ay buluttan sıyrılarak pırıl pırıl yeni hayatına gülümsüyordu tebessümle. Gün ağarırken tek korkusu vahşi hayvanlara yem olmaktı. Uzaktan tipik orman kulübesini görünce umutla sevinerek koştu. Kapıya vardığında bitip tükenmek bilmeyen yolculuktan kurtulmasına şükretti. Kapıyı açıp girdi  hafif loş ve nem kokan  kulübeye. Isınmak için ateş yaktı. Cebinden son kuru ekmeğini ısıtıp yalnızlığıyla ortaklaşa yedi. Sonra vedalaştı aklındaki ve hayatındakilerle bir daha hatırlamamak üzere. Artık hiç kimseydi nede olsa. Yeni yaşamında doğa ananın kucağında. Kocaman hiçlikte bir hiç..

                  ________________İrfankarabuluT