Ölümsüzlüğün mucidi miydi şiirler?

Yosun tutan yeryüzünde asılı bir kıyım belki de

Derdest edilmiş varlığın hicvine

Delalet sanrılar:

Kırmızı kuşağı nazlı gelinin

Ebemkuşağına astığı dizeler şairin

Ölümse hükmeden

Ölmedik mi sanki defalarca…

 

Sefasını sürmekse cihanın

Maviden bir tebessüm mü ırak olan yeryüzünden?

Hele ki;

Yalnızlığın kabrinde saklı o teselli

Mimozaların da adalardaki bahçesi

Kıyama durduğumuz her şiir vakti

İzini sürmekle iştigal umudun.

 

Aşka ithafken yolculuğun her izi

Sevgiden medet ummadan

Yaşanmaz ki.

Hele ki ummanda saklı

Gölgelerden firar eden bir bedende

Konuşlu özlemin de sönmez aslı feri.

 

Kuşluk vakti hüzün içtiğimiz

Gece oldu mu dert yüklendiğimiz

Ay ışığını giyindiğimiz bir hürriyet belki

En tesirlisi olsa olsa

Nazenin bir şiirde saklı mehtap

Şairin kayıp mezarı ise

Eflatun bir düşte

Atıfta bulunulası yoldaş güneş

Demli mizacın da imdadına yetişti mi…

 

Düş kırığı bir yolculuk

Meftun geceden sarkan ipe tutunan

Bir ayraç hükmünde vardım ben bu sona

Nihai gölgemle neşreden bir ütopya

Asılı kaldığım her zincirden firar eden

Bir fetva

Aşkla özdeşleşen şiire de son ikaz

Sözcükler olmamalıydı kabrim.

 

Yalın ayak düşmekse yola

Azığa çektiğim düşlerin hazan makamı

Titreyen sesinde yüreğin ilamı

Göğe takılı bakışlarım

Bir şiirin de kasveti

Kâh umuda kâh acıya bandığım her imge.

 

Bukleleri dağınık işte mevsimin

Bir ihbarı var yetim düşlerin:

Kaybolan aşk gibi

Kaybolan mutluluk

Titrek sesinde yalnızlığın

Kefen bezine sarılı bir vecize

Körü körüne inanıp sevmek senin neyine.

 

Desturu olmadan çıkılmaz madem yola

Girdabında özlemin

Nazenin fısıltılar gider tuhafıma.

Hoşluğun tezahürü bir asa

Sefasını sürmek ömrün elbet kaldı başka bahara.