
Edebi̇yatin işiği
G/ecenin rüştünü ispatladığı, sıradan
bir karanlık, sanrıların uyutulduğu ve tüm insanlığın uyuduğu.
Direncin de zaman zaman kırıldığı ve
k/ayıp metaforların sür-git hezeyanına ortak çıkıp hayatı merkezinden iki yarım
küreye b/öldüğüm.
Sıradanlığın taşkın mizacına bir
atıfta bulunuyorum, göğün mekanik deviniminde sorularımı öğütüp cevaplarımı
sahipsiz bırakıyorum.
Süre gelen tüm ihtişamıyla,
duyguların bir y/anıp bir söndüğü ve insan izleklerinden g/özümü alamazken
gerisin geri kaçıyorum.
Koyudan beyaza dönüşen afakı
hükümlerin ve ön yargıların beynamaz sıradanlığında aynada kendime
gülümsüyorum.
Sahip çıkmak gerekenler var bir de
sahip çıkılmayı filan asla talep etmediğim hele ki varlığımı emanet ettiğim
İlahi Gücün haricinde bir sevgi pınarına da rastlamadığım ve asla da
rastlamayacağımı bildiğim.
Kalpazan hayallerin esrikli
yalnızlığı bir de mimlenmiş rotam ve kalıp yargıların da peşinden gitmediğim.
Sözcüklerim yuhalanıyor kimi zaman ve
ruhumun teyakkuzunda iri damlalar düşüyor beyitlerin gözünden. Sözcüklerim
asılı iken ritmine evrenin ben kalp atışımın temposu ile ç/ağlıyorum.
Özneme sahip çıktığım; öznemle sahip
çıktığım emir kipleri…
Bir dostun sıcak sesi ve karşılık
bulan bir sevgi alışverişi iken arzu duyulası ve bir şekilde sevildiğimi
bildiğim en azından yobaz dürtülerin ve muhalif güçlerin umurumda olmadığımı.
İnsan izlekleri belki de sıklıkla
rast gelip içine düştüğüm boşlukta beni yüreğimden vuran.
Aşka dair söylemler; gülümseyen
yüzler bir de nefret dolu.
Bir sevginin bitiminde tezahür eden
nefret yüklü serzenişler ve her ne kadar üstüme alınmasa da üzüntü duyduğum
özellikle karşı taraf hezimete uğramışlığın gölgesine nifak tohumları ekerken.
Düşünmeyi unuttuğum.
Duygularıma da fora dediğim.
Ve kalemin izini sürüp kendimle olan
hadisemde ağzımla tuttuğum kuşlara bir anne sevecenliği ile yaklaşıp
sahiplendiğim sevgi ve bilumum türevi.
Sıradanlığın hüznüne delalet iken
benzer simalar ve dinginliğini yitirmiş sayısız insan ben yine
gülümseyebiliyorum aynadaki dostlarıma ve dost bilip düşman edinmeme ramak kala
ben hala ısrarla sevebiliyor ve umut edebiliyor iken.
Sevecen bir methiye ve örselenmiş
şiirler bir de kuyruk acısı imlerin.
Şatafatlı yalnızlığın panayırdaki
coşkusu ve gösterisi yine ve sadece Allah katında kabul gördüğüm ve bana karşı
çıkanların İlahi Güce olan duygularını asla önemsemediğim…
Epey zaman geçti üzerinden çok değer
verdiğim bir hocamın bana aynen söylediği şu idi:
‘’Önüne bak ve sadece yoluna
odaklan.’’
Yenilgi tabir edilen aslında alıngan
yüreğimin her nasılsa duyumsadığı acıyı ben mutluluğa dönüştürebiliyorken.
Maviden ve pembeden uçmayan
balonlarım ve işte bir çocuk bayramının ardından çocuk kalmayı acımasız bir
yetişkine yeğleyip de çocuk sıfatlarında körebe oynayan düşlerimin eltisine
atıfta bulunduğum günü birlik hüzünlerin artık sonlanıp mutlu başlığına talip
iken yine güncemde yosun tutan meziyetlerimi yok sayıp kalemimle ve sevgimle
yüreklere tohum ekip hasadı beklediğimin de göstergesi iken ne zamanki
gözlerimde yanıp sönen pırıltının diğer versiyonu umut başlığı altında kaleme
aldığım aşkımın ürünü cümlelerle insanların yüreklerine girebilmeyi amaç ve
ilke edinmişken.
Düne bakıyorum da bir de yarına.
Günümde takılı bir özdeyişi düne
uğurlayıp yarının resmini çiziyorum her yazdığımda yürek çarpıntımın soluğunu
ve ufkunu hissettiğim.
Kırlangıç fırtınasından sağ çıkan
kırlangıç sürüsü gibi.
Geceye gebe akşamın saatlerinde ben
dört gözle yarını beklerken.
Hatim indirdiğim geçmişim bir de
patavatsız ahvalim.
Sabahı küreyip; yarını karıp ve dünü
de unutup…
D/okuduğum kadar mutlu iken bir
zamanlar yazmanın büyüsüne hasret bir ömrü geride bırakıp edebiyatın ışığı ile
yolumu aydınlattığım.
Zora koşan kim varsa hele ki zoru
seven biri iken ve zorluğun bir engel değil bilakis itici güç olduğu varsayımı
hatta ve hatta gerçeği.
Kalemin izdivacına tamam, deyip de
şakıyan ömrün suretinde kaynakçam hep mizacımdaki olağan dışı hayaller iken.
Fıtratın girdabı.
Fırtınanın asla yıkamadığı.
Yıkılmış iken insan bu sefer kimseyi
kırmamak ve yıkmamak adına zaruri öğeleri baş tacı bilip aşkın ve ömrün
hümayunu o coşku ile mezar sessizliğine aldırış etmeden yüreğin gümbürtüsünü
sevdiklerine ve hayatına armağan etme istemi.
Bir yitim olarak addedilsem de zaman
zaman.
Enkazın doğasında olağan dışı bir
nüve saklı iken.
Ve frene basacağıma gazladığım ruhumu
ben bir kozada saklı tutarken yenilginin acısına değil de yeniden başlamanın
ruhuna eşlik eden umutlarım ile yola düştüğüm belki de yoldan çıkmamak adına
yalnızlığı seçip Rabbimle baş başa yaşadığım her günü ve her an’ı bilfiil
resmedip okuyucuya sunmayı aşk bellediğim.
Korunaklı dünyamda süt-liman olmayan
duygularımın rüştünü ispatlasam da yetişkin kimliğime aldırış etmeden bir çocuk
gibi de tutturmuşken illa ki sevginin asla ötenaziyi hak etmediği gerçeği ile
umutlarımı ve sevgimi de büyütmek adına yazmak gibi bir seçimle hidayete
ereceğim günü dört gözle beklediğim.
Aykırılığımda sabit kıldığım rotam ve
kalp gözüm.
Sevilmesem de kimi zaman ben asla
nefret etmeyip ihanet etmemek adına kendime ve sevgiye delalet bir özümseme ile
gülücük kuşlarımı ıslıkla çağırdığım.
Hayatın sunumu iken özneler.
İnsanların da realitesi iken verilen
peşin hükümler…
Asla pişkin olmaktan haz etmediğim
gibi uyuyan doğaya bir gönderme iken içime gelen baharın saçtığı aydınlık.
Şimdi rahatça ölebilirim de hani ne
de olsa nadasa aldığım tüm düşlerim ve hayallerim gerçek olmayı bekliyor ben ne
zamanki gözümü ufka ve aşka diksem.
Sevgilerimle.