Bilinmezin metruk hanesinde voltalar
attığım yetmezmiş gibi…
Yüreğimi istimlak eden varlığın
kubbesine konuşlu…
Ve sessizlik iken ziynetim zikrime
denk düşen her fikrin dökülen yapraklara sitem ettiği…
Ben ki: meddücezrinde evrenin ve
yakut gözlerinde sevginin aş erdiğim huzura dönük bir ç/ağrı iken kalbimin bam
teline d/okunan ellerin…
Görünmezliğin mucidisin.
Sevginin amberi.
Mevsimin kaçkın zihniyetisin.
Sözcükler…
Ah, vurgun yediğim mevsim:
Sevecen bir sese muhtaçlığım…
Zifiri yalnızlığında gecenin haneme
eren nefesinde zimmetli bir şiir daha dikmez miyim söyle şehrin iki ayrık
yakasına…
Söyle, zemherilerde unutulmuş
yüreğim: söyle:
Meali nedir bu sessizliğin ve seslere
müptela her sus payı söylemde kendimi sende bulduğum aslında unutulmuşluğun
güftesinde haiz olduğum o iman gücü ki: tesiri bitimsiz tasviri yalın ve bu
sevgi nasıl da kibirsiz bir yasla sever seni…
Meftunuyum güneşin misal…
Yerebatan sarayında saklı bir muhafız
gibi…
Yetmez!
Hicretinde dünün metruk hecelerde
kaynayan özlemi şiar edindiğim her şiirde var olmakla ölmek arasında bir yerde
beklerken seni semada saklı yalnızlığın kor hecelerinde ve Araf’ta dolanan
melun bir yıldız misali kıblemde doğan varlığına tutkun iken nur cemailin de
nasıl da yükselir sesi bilinmezin.
Ölümü irdele o zaman yetmedi…
Yalnızlığımı kükre bak da dön aynaya
içinde saklı fısıltılar çıkarken ayyuka…
Ben ki: kalemin sihirli perisi…
Sen ki: siman nasıl da tanıdık gel
gör ki bir kere dahi görmemişken yüzünü…
Ömrümü adadığım sevginin mizacında
tutulan nutkum ve aşka adaklar adadığım kadar sızar da ruhum bedenimden.
Neşrisin sen sevdanın.
Yazdığım binlerce şiir binlerce nesir
ne ki?
Nesrisin rüyalarımın dünde konuşlu
bir isyan ve aldatılmışlığın tek hecelik hanesinde köpüren denizin muhtevası
sandık dolusu hatıra…
Meylettiğimse hüzün elimde değil.
Meali yok iken içtiğim şerbetin her
damlasında sen varsın…
Sen ki senden ırak.
Ben ki bana nasıl da t/uzak.
Sen ki bana yakın.
Ben ki sana tutsak.
Zeytin bahçelerinde volta atan
ziyneti kâh aşk kâh hüsran…
Kambersiz düğün misali çatık
kaşlarında aşkın nidalar sökün eden ruhumda saklı Zühre Yıldızı ve gözlerimde
şakıyan o kuşu nasıl ki hadım etti şeytan…
Ve işte bilinmeze dönük bir anı.
Sözcüklerle hemhal insanlar çalarken
sazı.
Her arı düşte.
Her arıtılmış izlekte.
Her yeni günde.
Hüsrana boyadığım yüreğimde zincirli
çocukluğum.
Basmakalıp şiirlerden firar eden
imgelerim.
Kayıt dışı bir aşk ise müptelası
olduğum yalnızlığın kalbine giden yol gibi baş koyduğum kadar sözcüklerden
derlediğim bir yıldız haritası yetmez…
Ay yüzünde aymazlığın haznesinde
açmaz iken kalbimin kilidini…
Ve işte dolunay içtimada.
Yıldız varlığımla çiçek mizacımla aşk
da kayıplarda şiir de ararken şairini…
Okuyucunun kalbine kondu mu kalem.
Kanatlarıma yağdı mı kar…
Yatıya kalan hüsran ve muadili hazan
mevsimi.
Kardığım şiirlerden örgülü saçlarım
ve infilak etti mi de yüreğim kimse tutamaz beni…
Al işte elimde kalem.
Al işte elim elinde.
Al işte: asla gerçek olmayacak bir
hayalin peşinde.
Al işte ve bak da aldırmazlığıma.
Künyem saklı ruhumun tılsımında
kanatlandı mı da sözcükler ve şerh düştüğüm binlerce cümle nasıl da kalemimi
mimler.
İmgeler sağaltırken hüsranımı.
Şiirler tokuşurken.
Her kadehte saklı o iksir.
Her şiir ise kabrime giden yol…
Yoldan çıkan sözcüklerin buluştuğu
bir bahçe adeta yüreğimin arkasında kayıtlı ismin azadesi dünün ve ayaklarımın
altına serili binlerce yemin…
Rabbim, af eyle.
Rabbim, bencileyin bir d/okunuşta
ulaşmaksa en yakınıma.
Yâdım nasıl ki bir teselli ve cereyan
eden şu mevsime diktiğim kılıfı üstüme geçirdim ve zangır zangır titreyen
yıldızların geride bıraktığı o işaret…
Beni benden eden.
Beni bana sunan.
Ömürlük arayışımla sözcüklerim ve
kalemim, ölüme susayan.
Hicretim.
Hacizli sözcüklerim.
Haşmetli göğün ve sonsuzluğun
müdavimi sevgilerden derlediğim kadar ömrümü derdimin dermanını veren Rabbime
şükürler olsun ki…
Takvimin yapraklarından dökülen
yaşıma ve yasımın her zerresine kefilim ki…
Muktedir olan Rabbimin Dergâhında
adımladığım her mil her duygu yorgunluğumu yok saydığım kadar huzura delalet
yolculuğumda hamt olsun Ulu Mevla’ma.
Aşkın endamı ve yalnızlığın sönmek
bilmeyen feri.
Yakut düşlerimde saklı binlerce
hatıra.
Sevgiyle eşleşen bir ruh ki benimki
beni bana sunan şiirlerde saklı tuttuğum kadar öznemi ve gizimi işveli edasında
renklerin ve civcivli dünyasında duyguların…
Yaza yaza ve seve seve de kendimi
bulduğuma kefilim…
Yorgun bir rabıta ve atıl sevgilerde
eşleşen mizacı kalemin sonsuzluk nasıl ki zuhur etti bir teselli babında
kavuşmaksa kendime elbet Rabbin tecellisi sondan bir evvel arşınladığım kadar
bu müstakil sevince eklediğim binlerce duygu iken sevgimin solmayan kat izinde…