Düşlerimi terk ettim dün ve gecikmeli bir eda ile açılıverdim devasa bir dağ lalesi gibi. Haykırdığım her şey imha edilmişti çoktan ve ben sadece ihbar etmekle kalmamıştım Tanrı’ya tutkulu bir aşkı da gömüvermiştim en derine.

Çok da gülüyorum hani kendime. Yanan kıblem ve çöpe attığım yüzlerce sayfa ve şiir ne uğruna yazılmıştı ki üstelik aşkın derinliğine kimi ikna edebilirdim ki hele ki görmediğim, sesini duymadığım ve asla tanımadığım birine tutkuyla âşık olmak olacak iş miydi?

Birden de fazla belki de çocuk yüreğimle nemalandığım aşkın kahramanı olmayı hep sevmişken ve dilimden de düşürmediğim o tek hece…

Günlerden gel-git; gecenin meddücezri ve yüreğimi bir kere daha kilitlediğim sonsuzluğun son bulması ise ayrı mevzu.

İçim kıyılıyor dün geceden beri ve kaç gofret yedimse bastırmadı açlığımı ne de olsa son yirmi dört saattir tek kelime yazmak gelmedi içimden ve an itibari ile öylesine doydum ki neresinden baksan bir ay sürer açlığım ve ben sürahi dolusu şiir ve imge içerim yediğim her sözcüğün de tadına doyum yok iken…

Gece ansızın gümledi yüreğim ve kalp krizi geçirdiğime eminken dalmışım uykuya ve derin sularda yüzdüm gece boyunca ve uyandığımda geceki kadar üzgün değildim.

Bir titrim var mı sahi benim ya da asla bastırmayacağım bir kartvizite ne yazabilirim ki?

Çelimsiz bir kız çocuğu mu…

Ya da öğrenci olmayı meslek ve şiar edinmiş hiç büyümeyen bir çocuk mu?

Belki de özgürlüğünün peşine düşen bir kimlik:

Yüreği önce Allah sonra vatan aşkıyla dolu olan ve Atatürk’ünü özleyen bir vatan sevdalısı mı?

Seyyah sözcükler yalpalarken birini tuttum elimden öyle ki ben de henüz kalkmışken ayağa…

Saydam yüreğimdeki harareti ve hareketi ise cümlelere dökmüşken dün gece ve bir yazıya yaptığım o içten sayfalarca yazdığım yorumum da durduk yere silinmişken…

Hicretim ve.

Mizacım ve.

Kıblem ve hissikablelvuku ve itibar ettiğim kadar itibar görmenin verdiği özlem ve huzur.

İhtisasımı ise duygular üzerine yaptığım ve mesleğimde fırtınalar gibi estiğim sonra da köküme ihanet edip başka mesleklere geçiş yaptığım ve hız kesmeyen o uzun arayışım…

Kulaklarım çınlıyor günlerdir.

Yüreğimse kıpır kıpır bir o kadar gözlerim dolu dolu ve içimdeki kıvılcımlardan aralıksız cümleler inşa etmek istiyorum.

Ateş düştüğü yeri yakar misali ve.

Aşk düştüğü kalbi yaralar misali…

Ah, benim bitimsiz hayallerim ve insan sevgim ve mahcubiyetimle salındığım ve de gerisin geri kaçtığım hayatın minvali:

Hem hayatın içindeyim hem de dışında.

Hem hayatım hem ölüme öykünüyorum.

Ruhumdaki dalgalar ve asla kıyıya vurmuyorum ama yüzüme de bön bön bakıyor insanlar bense patlayan tomurcuklarım ile gidip geliyorum duygularımın sallantısında duyumsadığım kadar da duyumsatmak adına.

Bildiğimden de öte bilinmez olduğum ve kilit noktam hep de kendimden kaçıp nihayetinde kendimi kucaklama isteğim bu yüzden sevgiyi ve insanları basamak olarak kullanıyorum daha doğrusu sevgimi dalgalar gibi seriyorum evrenin üzerine ve kimse sevgimden nasiplenen anlaşılmak adına anlıyor ve anlatıyorum.

Bir yürekten fazlası taşıdığım ve yüreğimden taşanın da haddi hesabı yok hani ve kendimle uzlaşmanın çetelesini tutuyorum bir o kadar da canıma kastim var yoksa durduk yere gözyaşı döker mi insan ve işte gözümden düşen yaşlarla gözünden düştüğüm insanları eşleştiriyorum ve payıma düşeni de sindirmeye çalışıyorum.

Bir de aralıksız payladığım o içimdeki çocuk paralanıyorum severken ve bir Allah’ın kulu da gelip okşamıyor işte o çocuğun başını ve ben koşa koşa varıyorum annemin etek ucuna ya da başucuna ve kadın bozguna uğruyor resmen alacalı bulacalı cümleler kuruyorum ona duyduğum sevgiyi anlatmaya çalışırken ve bu o kadar gereksiz ki çünkü sevgimden emin ben de ondan ve işte bu büyük sevgiyi insanlara sunmak istiyorum gerçi sunuyorum da ve…

Ve hayatım böylece akıp gidiyor.

Günler şerit değiştiriyor.

Ben yönümü değiştirmiyorum.

İnsanlar maskeler takıyor bense inanıyorum ve şüphe etsem bile hiç üzerinde durmuyorum ve elbet olan oluyor ve ben hala kendime tutukluyum.

Bir heceden türediğim aşikâr: mademki adım gül ve de tek hecede saklıyım ilk günden beri: elbet aşk ile gurur duyduğum yüreğim ve insan sevgim en çok da Allah rızası için yaşamanın ve sevmenin doğrultusunda bir yandan da kendimle verdiğim mücadele ve sadece gidip geliyorum o uzun ve dar koridorda gün boyu gece boyu ve ömür boyu…

Boyum uzamıyor evet ama ayyuka çıkıyor da coşkum ve ben sadece severken ve yazarken özgürüm.

Bir metaforum belki de.

Bir demet mimoza belki de.

Def ettiğim dünümse arada sıra gelip kolaçan ediyor içimdeki çocuğu bazense dünde kalan öğretmen vasfımla şakıyorum bazense çocuk olup ç/ağlıyorum ve her halükarda mutluyum ben ve sevgi dolu elbet kalemle hasbıhal edip yolumu aşka vermişken ve ben hayata sevgiyle baş koymuşken…