Çürümüş düşler gibi dişimin kovuğunda kalan hayaller

Zıpkın misali koşturduğum ömrün tarlası

Nadasa aldığım binlerce duygu aralıksız içtimada

Şehrin şebekesini basmış isyanlar

Şehir şiire özenmiş

Şairse şehre

Kıyılan semtler

İçim kıyılsa ne ki açlığım bir ömür

Kaybolduğum limanlar

Kaybetmenin kitabını yazdım ben, sevgili bayım.

 

Hicreti hüzün

Ak saçlı tonton dede

Dünde kaldı komşuluğun sevecen yüzü

Ve çocukluğum daha dün gibi

Sevgi arsızı asla terk edilmeyecekmişçesine

Sudan sebeplerle yarı yolda kaldığım

Ve canım yandığında anladım artık bir çocuk olmadığımı.

 

Hüzünse meşrebi geniş

Hazansa bazen gevşek bir bulutta raks eden yağmur gibi

Meali ömrün

Küfesi dolu dolu hüznün

Kifayetsiz kimi zaman

Kindar yüreklerden alabildiğine uzak

Semt pazarında saklı bir tezgâh gibi

Yüreğimi serdiğim

Gübremse özlem

Günyüzü görsem de görmesem de gülümseyebildiğim

 

Girift bir taslak adeta mevsim

Şüheda düşleri mazinin

Sulh bildim celp ettim

Cebbar gölgem

İstifli olduğum duyguların sistematik rüzgârı

Her içime ters ettiğim ne ki

Ters yüz yaptığım bir kazak gibi

Kazık kakmasam da hayata

Yediğim kazıkların haddi hesabı yok işte.

 

Zarflar boş

Mektuplar kayıp

Adresim yağmalandı

Duygularımsa linç edildi

Bilemedim işte bilemedim

Sevgisizliği oysaki ben dindirecektim.

Sevdim sevebildiğimden de fazla

Arz ettimse altın tepside

Geri dönümü ise facia

Bir zikir bir de fikir nasıl aynıysa

Modern zamanların sefil dervişi

Dermanı yitik bir mecra

Dertop olmuş yüreğin solduğu günbegün

Hazanın muadili olduğum değil asla yalan

Hizaya getiremediğim kadar insanları

İnsafı da elden bırakmadan.

 

İhalesi bana kalmış bu imkânsız aşkın

Şeceresi yalnızlığın ve mahzun kalbim

Heceler dizdiğim binlerce rafı zihnimin

Ayaklı kütüphane olmaya meylettiğim

Oysaki ayaklanan kalbim ve iç sesim

Darmaduman olmuş bir semazen

Sazı da sözü de dinmek bilmeyen

Nazarında neysem neyim insanların

Yeter ki solmadan yüzüm, essin rüzgârım

Şerh düştüğüm binlerce dize

Dingin bir ruh olmanın dinmeyen özlemi ile…