Düşlerin tarhında solan bir mevsimdi
aşk
Ve sonlandıran mutluluğu.
İsyanın dibine vurduğu şehir ışıkları
Selamın dahi yitik olduğu bir yüzyıl.
İçimde büyümeyi erteleyen o çocuk
Esefle karşı çıktığım ve sevmeden
duramadığım
Bir o kadar yalnızdım.
Hiçler kavminde yiten güneş
Solsam neydi ki açmadan çiçek çiçek?
Ruhum inzivada bedenim göçük
Göç mevsimini tehir ettiğim çünkü
Daha da çok sevmem gerek.
Bir ikbalse bulut
Düşümle tırnağımla kazdığım
Tutunduğum aşkla nasıl ki yürekte
saklı umut
Erbaa’sıyım ömrün kulaç attığım deniz
Oysaki yüzmeyi bilmeden atmıştım
kendimi
Uçmayı bilmediğim gibi s/üzüldüğüm
kubbe ve ufuk.
Bir serenat sonlanmayan
Bir sefalet asaletle sırdaş
Rengi yok günün de hüznün de
Gökkuşağını mezar bildim geldiğim bu
yaşımda.
Yasımla ziyan edebilirim ömrü keza
ettim de.
Hazandan kaçtım kendime tutuldum
Tutuştuğum kadar kabrimdi son durağım
Vakit ne geç ne erken
Kimse sevgiyi kinle eşleştiren
Ehemmiyet verdiğim her insan her
sözcük
Telaşla sevdiğim kendimi
Kaya kaya göğün bitiminde
Kaybolmaya ramak kala ömrün bitiminde
Biteviye hırpalanan
Sözcüklerle can bulduğum devasa bir
ekran saklı içimde
Manen zengin ve umut dolu
Kalp gözümde saklı gizin açmayı
bekleyen tohumu.
Düşler, çetelesini tuttuğum
Düşsem de yeniden kalkıp hayata
tutunduğum
Bir periyim ben ilhamın peşinde
Belki de ilhamdır benim peşimde
Bulup buluşturmadan o sonu
Henüz başındayım öykümün
Öykündüğüm sevecen bir iklimde
sektiğim tek tek
Hazanın güftesi
Yalnızlığın bestesi
Bilsinler ki ben sevdikçe mutluyum.