Düşlerimin gücüne kefilim bir de göçüne…
Geçimsiz ruhumun sarkıtları ve dikitleri bense dilemması yıldızın en çok da
göğe göz kırptığım sefasını sürdüğüm geceninse dokunaklı sesinde kayıtsız
kalamadığım elemin mealidir işte kalemi ısrarla elimden bırakmadığım ve sözcük
aralarında ruhumun giyinip soyunduğu telaffuzu nerede ise imkânsız binlerce
duyguyu atadığım da en üst mevkiidir elbet Rabbimin izniyle elimi değdirdiğim
en ulvi rakım.
Ulemasıyım gecenin.
Ulağı sözcüklerin ve hicretim…
Defolu bir sözcükten ördüğüm hüzün
yeleğim
Manen gücüme güç katan şaşkın meltem
Şeşi beş gözlemlediğim içimin
rahlesine seriliyim ben
İklimle sırt sırta verdiğim
Batmayan bir güneştir içimde saklı
Sandığım ve sandukam
Perçemi İlahi Aşkın pervasız sevdiğim
Asla değil bir yalan.
Ben bilinmeze tutkunum
Ben daha doğuştan tutuklu aşka
Bakmayın hani esaretime
Bakmayın da sıdkı sıyrılmış dünüme
Sadece bakın ta içine bakın
gözlerimin
Tutumsuzum işte severken, yazarken
Tutarsızım da içimdeki hengâmeden
Dökülen mısralar ne ki
Eyleme geçmedi henüz atıl beynim
Hali hazırda beklemede nadasa aldığım
Yürek iklimim.
Başa sardığım doğru
Sanırım korkuyorum o nihai sondan ve
ölümden
Kaygım en çok da sevdiklerimi
kaybetme ihtimali
Zaten kimim kaldı ki ömür denen
iklimde geri?
Gerisin geri gidiyorum da Mehter
Takımı gibi
Bazen bir ileri bazen iki geri
Gerilemeyi sevmediğim kadar
Hızlıca kat çıkmalıyım mademki
tutuklu olduğum kader
Tualim ve rengim ve aşk iken
Duayenim.
Hazanım evet:
Hünkârıyım acıların ve bin bir yeis
yüklü bir iklim
Serpildiğim fidan gibi
Sarardığım yaprak misali
Yaprak gibi titrerim de severken
Nazıma katık yaptığım
Niyazıma nasıl da âşık
Koyu gözlerinde gecenin demlendiğim
kadar
Aydınlık yüreğimde saklı sihirli bir
fener
Nasıl ki fedaisiyim aşkın
Ve bitimsiz hüznümle kat çıkacağım
hidayet çağırırken beni
Günün her saatinde…
Ve işte yatıya kalan ruhum
Delişmen bir rüzgârım içime estiğim
Dışımdan belli olmaz da çektiklerim
Hem gözüme kalem çekmeyi bile
sevemedim
Elimde olmalı kutsal kitap ve kalem
Hem okumalı hem yazmalıyım
Al yazmalı canım köylü kızım
Ahenkli bir resim gibi meylettiğim
şehrin müdavimi sefil varlığım
Aşka nispet yapan özlemin de feriyim
Firar etmeden henüz bu bedenden
Daha da çok şey var beni bekleyen
Nihayetinde göçeceğim ben de herkes
gibi
Herkes olmadığım kadar hiçlik
makamına talip bir bedevi
Aşk nasıl ki yürek iklimin şiarı
Ve işte çiftetelli oynuyor iç sesim
Varsın da bangır bangır bağıran dış
sesin
Uzağında kalayım buram buram yanan
yüreğin
Endamlı s/üzülüşü nasıl ki kayıt
altında
Şimdi mobese kamerasına afili bir poz
vereceğim
Sonra da arkama bakmadan çekip gideceğim
Hani olur da fihristime eklerim en
sevdiklerimi
Gelenin de gidenin de olmadığı gün
ertesi
Şükür ki buluştum Rabbimle
İzah edemediğim neyse bir bir de
bilen içimi.
İçime çektiğim tek nefeste elbet
Aşkın kaldırma kuvveti
Yoksa nasıl kalırdım ayakta ve de
başım dik
Sadece O’nun katında kıldan ince
Ve tiz sesinde sonsuzluğun
Rahmeti ile kucaklayanın her an
tecelli ettiği
Bir teselli babında yazsam da şunca
dizeyi
Diz dizeyim ben Rabbimle kendimi
bildim bileli…