Rotamı çizeli çok oldu, bayım bir de
rölantiye aldığım hayat ve mutluluk.
İçimi deştikçe ne ganimetler
buluyorum.
İçim deşildikçe bu sefer
kayboluyorum.
Hatırına kâinatın ve güzel Rabbim
sayesinde ödün de vermiyorum değerlerimden.
Değerler ve değerli addedilen çok şey
çok insan nasıl da afaki.
Hüzünse müebbet yediğim.
Hazanın nazarında soluk ve kopuk bir
yaprağım ama her nasılsa köküme de sadık sanırım kaybettiğim zamanı telafi
ediyorum ben yazarak ve severek.
Bir ağaç olduğum da doğru: kökü
sağlam ama kuru bir ağaç ve ben o ağacın aynı zaman da kalem-kakanıyım.
Sızımla.
Sezimle.
Bir de g/izimle…
Kopup geldiğim mazim ve yarınlara
ulaşma isteğim bir de zincirlerim.
Zor gözüken neyse aştığım.
Kolay gözüken ne ise içimde saklı
anlatamadığım.
Ruhumdaki girift bir de içinde
yürüdüğüm o dehliz.
Bir de kara deliği ruhumun ve yürek
iklimimde saklı tuttuklarım.
Gönülsüz geldim bu dünyaya ama çok
sevildim ve çocuktum ve hep de böyle bildim dünyayı ve insanları.
Kat ettikçe yolları ruhum katledildi.
Gerisin geri gittikçe ayaklarım önümü
göremedim.
Ve bingo!
İçine düştüğüm o boşluk ve de uçurum:
Dünde kalmış sandığım her şey herkes
yeniden dirildi ben yaşarken ve uzattığım elim boşta kaldı ama ettiğim dualar
amacına ulaştı.
Uludan da ulu Rabbim ve
merhametlilerin en merhametlisi.
Hamt ettiğim kadar da huzur sırtıma
geçirdiğim gel gör ki, bayım huzurumu çaldılar oysa ben herkesi çok sevmiştim
çünkü hatalıydım da:
Sevgimdi saklı kalması gereken.
Siz dağımdınız sonra d/ağladınız
yüreğimi.
Yasak savar gibi sevmedim yürekten
sevdim ben.
Yasaların nezdinde rüştü ispatlanmadı
da yaşımın ve yasımın ve her halükarda yaşadıklarımı yasa belledim.
Yaza yaza aştığım engeller.
Yaşa ve sev ve yaz, diyen Mevla’m.
Çöpsüz üzüm müydüm de çözüldü
dizlerim?
Yoksa salkım söğüt müydüm de bir
türlü toparlayamadım dağınıklığımı tıpkı asma yaprağı gibi belki de bir
kancanın ucunda asılı kaldığım gök kubbe ve her düştüğümde bana dokunan İlahi
Güç.
Yaşadığım hayatın neresinden tutsam
elimde kalıyor yine de şükrediyorum ve sevginin doruklarına çıkıyorum sözün
kısası müptelasıyım ben sevginin bu bağlamda en çok kendimi sevecekken…
Ve işte infilak ettim ansızın.
İçerlediğim kadar için için de
yandığım.
İçtiğim şerbetse üstüme başıma
bulaştı nihayetinde İlahi Aşkın sırrına vakıf oldum ve bir ömür iç içe yaşadım
ben inancımla.
Yine de daha mükemmel bir Mümin
olmayı çok isterdim ve elimden geleni de severek yaptım yapacağım da.
Mevsimlerden yaz.
Günlerden giz.
Hayatı yaşanır kılansa o iz:
Hani, insanlığın duvarlarına çizdiğim
ve yazdığım sevgi sözcükleri.
Bazen yenildiğim bazen yanıldığım.
Dudak payı mı var yoksa sevgide ve
işte usulca fısıldıyorum ben sevgimi diğer yandan yazma aşkımla da yere göğe
sığamıyorum.
Huzurun sağanağı ve selametim için
aralıksız sevmeli ve dua etmeliyim ki tek yaptığım zaten bu.
Miadı dolan duygular var bir de
hayallerim bir de hayallerimi çalanlar.
Irkı yok sevginin.
Bense yeni baştan hayaller kuruyorum
ve kimine göre kuru kuru sevip kuru kuru yaşıyorum derken kurunun yanında yaş
da yanıyor.
Bir çekincem var aslında nicesi.
Bir çıta ki yükselttiğim ve sevgiyle
eştiğim.
Aştığım da sevgiyle.
Ve de eşleştiğim.
Münazara ettiğimse kalemim ve işte
istifledim cümleleri derken cümleten sundum insanlara maruzatımı bir de
sevgimi…
Afalladığım da doğru yürürken en çok
da kendimle olan mücadelemde daha da çok şey varken aşmam gereken.
Ben eşikteyim.
Belki de tıngır mıngır salladığım
beşikte kendimi uyutup kendimi kandırıyorum ama…
Buna mecburum, bayım ve boyumu aşan
onca duygu var ki bu yüzden ses etme ve sus payı bir söylemde bana da söz hakkı
tanıyın gerçi benim yerime konuşan biri var ama…
teşekkür ederim