Taammüden göçendi ömür, yalnızlık denen iklimde sür git o coşku dolu vaveyla bazen bir teselli bazen sevginin ucu yanık meali.

 

 

 

 

Hazandı bahara düşman.

Yalnızlıksa özlemle hemhal etmişken insanı perişan.

Surlar yıkıldı ve putlar.

Tapındığı yüreğin sadece aşk:

Bir esinti bir de gizi evrenin

Sarmalında hikmetin

Göçüktü sözcükler

Göçebe ruhlu şairin tüm dileği…

 

Hırpalanmış olsa ne ki yürek?

İçten içe büyüyen bir meşrep.

Kodamandı gölgeler ve korkutucu

Tek zerreden ibaret insanın geri duramadığı

O ç/ağrı.

Hicvi yerin göğün

Hicreti tümden gelen sözcüklerin

Ne yalandı aşk ne de tuzak

Ne yakındı ne de ırak

Alabildiğine afaki.

 

Müsebbibi olmayan

Müdahalesi kaderin

Muadili olup bitenin

İçindeki yanardağ

Düştü mü yola en baştan

Baş koyduğu elbet sadece Allah katında inceydi boynu kıldan

Kök salmış

Kurusıkı bir tebessüm de değil

Rengi pembe bazen

Beyazı ve masumiyeti saklı yüreğin satır aralarında.

 

Muktedir olan Rabbi

Muhatabı umut ve sevgi

Ve işte dilemması yüreğin

Mabet bildiği sözcüklerin ettiği yemin:

Ant içtiği bu aşka

Ar bildiği alnı ve varlığı

Kardığın hecelerle inşa ettiği o cenneti

Bahşeden sadece Rabbi

Bir beşerden bir taşkına uzanan

Şaşkın yüreği büyüdükçe Rabbine koşan.

 

İmha edemediği varsın olsun dünde kalan mazi

Ne asiydi şair ne de yalancı

Ufkuna sadık

Rabbine dönük yüzü

Asası yüreğinde

Aşkı evrenin her zerresinde saklı.

 

Ketum kimi zaman

Bazense dilbaz

İçindeki o coşkulu ırmak

İhlal edilmiş olsa da bazen dünyası

Cendereden çıkmıştı işte sonunda

Cenneti hem içinde saklı hem de

Allah’ına ulaştığı umudun sağanağında

Bir nursa dilenen

Canı gönülden sevilen

Bir isyansa kulağına gelen

Diğer insanlar adına yine şairdi tövbe eden

Muadili binlerce dize ne ki?

Yandığı kadar bu sonsuz aşkın kıblesinde…

 

Yaktığı gemiler dünde kalan çoktan su alan

Bir enkazdan doğdu işte şair

Emaneti Rabbine aşikâr

Sevdiği kadar huzurlu bahtiyar

Elbet payidar kalacaktı O’nda saklı sırlar

İnandığı sığındığı tek Varlığın

İnanan kuluna yağdırdığı…