‘’Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi ve üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı’’(Alıntı)

 

 

Tebessüm ekili düşlerin tanrıçası

Aşkın şakıyan kanaryası

İçimde bulut bulut özlemin

Hümayunu evrenin

Aşkın kisvesi muhtırasını verdiğim

Bir yemin gibi

Gizin delişmen serzenişi

Her yoklukta sensin rastladığım

Varlığımın turuncu gecesi

Azadesi ömrün özlemi yeknesak dünün

Kor hecelerinde saklı bir nidasın sen

 

Peçesi günün

Gece basar da basar kasvet

Sancağımı diktiğim berrak yüzün

Görünmez imgelerde saklı matem

Sancılandığım ölüm öncesi adeta

Bir şiirin teneffüs ettiği her dizeden

Düşen tozlar gibi

Talaşlı yollarında ruhumun

Korna çalan bir bedevi

Sahi, sadece ben miydim kaybolan?

 

Yüzüklerin efendisi sefil sevgili

Nakşeden geceye ettiğim sitemin yerlisi sözcüklerim

Kordan bir harman

Harmandalı oynayan gölgelerden kopup da geldiğim

Hüzündür çeşmesi göğün

Hazandır unutulmuş tarlası yüreğin

Nadasa aldığım aşkın tek hecesinden

Sökün eden yalnızlığın sevecen sesinde

Tünediğim şu aşk şunca şiir

Siması tanıdık oysa içine düşülesi aşkın

 

Anbean yaklaştığım

Günlerinin devindiği mevsim

Sen ve ölü nefsim

Sensiz nefesim yettiğince üzerime geçirdiğim

İmgelerden ibaret görünmez pelerin

Yeter ki peri misali gir ömrüme

Görünmezliğinde sevdanın

Açık uçlu bir soru gibi

Bulalım en doğru şıkkı

Aşk nasıl ki yürekteki şıklığı haykıran kordan

Bir yelek

Yeltendiğimden fazlasıdır senden gelecek olan

 

Sensin ve de sensizlik ortalığı

Toza dumana katan.

Toydur yürek

Tay gibi diridir felek

Daha dün gibi kıyısında salındığım ırmak

Bilmezler de riayet

Ettiğim tek gerçek

Kayıp mısraların peşinde

Kaçıp da kovalandığım ömrün nezdinde

Beni bana sunan keramet

Özlemin dik yokuşunda içimde saklı asalet