Hangi düş’ ün ırkıydın hangi göğün
tanrısı içine saklandığın hangi pervazdı söyle ve sürüklendiğin rüzgârın
peşrevi miydi şahlanan duyguların ve o melankolik lezzeti aşkın indinde özlemle
yâd edilesi mazinin de gizinde mi saklıydı kör bakışların?
Uçuşan poleni duyguların rıza
göstermeye ne hacet ve içinde saklandığın kozanın saydam ruhu.
Melekelerini yitirdiğin sürrealist
bir çekim
Zemherilerde sürüklendiğin
Genzi yanan yalnızlığın tabuları…
Putperest gölgelerden mi çektiğin o
sanrıların
Uyruğunda saklı bilinmez
Aşkın şatafatına ettiğin her sitem
adeta çekilmez
Çekincelerini öğüttüğün geceden arda
kalan
Ardı ardına söylencelerden ördüğün
Bir gezegen adeta aşkın
Seferi rüzgârı.
Beynamaz suretlerden nemalandığın
değil asla
Aşkın tabuları
Yalnızlığınsa kırağı çalan ruhu
Bir söylem belki bir susku
Bir ritim ya da boşluk duygusu
Hazanın kökünde saklı bir tohum gibi
Rehaveti sözcüklerin
Yüzünden düşen mevsim gibi
Gözlerini kaçırdığın sarnıcı göğün
Bazen kuluçkaya yatar gecenin
Temkinliyim artık düşler örerken:
aşka hayıflandığım değil asla ne de olsa öykündüğüm en temel duygu, aşkın
hırpaladığı bir esinti gibi içimde kırıldığım; için için ağladığım.
Öznemde saklı bir feryat iken aşkın
aşina yüzü…
Arşınladığım yerin göğün de tek
muadili iken evreleri evrenin ve kekelediğim her sevdiğimde ve içine düştüğüm
bu sevda çukurunda yalnızlığımın dikişlerini kerpetenle söktüğüm sonra usulca
severek monte ettiğim bir yap-boz gibi belki de yüreğin merhalesi.
Tabanları yanarken çıplak ruhumun.
Tampon koyduğum kanamalı duygularım.
Taziyelerimi sunduğumsa öncem ne de
olsa ben şiirler olmadan aşka düştüm bir ömür ve bilmeden şiirler yazabildiğimi
nasıl da uzak bir yaşam sürmüşüm şiirlerden gel gör ki hayatımın her evresi
aslında binlerce dizeden ibaretmiş.
İbraz ettiğim bir dilekçede saklı
iken öz geçmişim ve hayatım t-tabloları ile muhasebenin fasılları ve kayıtları
arasında geçerken.
Hizmete sunduğumsa sadece beynim
olmuşken şiirle tanışıklığımdan önce takriben otuz senemi rakamlara
konuşlarken.
İçimin izbelerinde saklı çarklar.
Öğütüldüğümse tarafınca o yel
değirmenin ve savaş açtığım nicesi bense modern bir Don Kişot edasıyla aslında
insanların zalim olanlarına ve karanlığına ateş açmışken.
Edalarımdaki ritim.
Kalbiminse doz aşımı sevgi
sergilediği ve sadece öğrenci iken sonra da öğretmenliğe geçiş yaptığım o
kısıtlı zaman diliminde sevgimin hız kesmeden çağladığı…
Hayatımı işgal eden gereksiz
koridorlar ve burnu havada plazalarında göçebe hayatlar yaşadığım asla da
kabullenmediğim üstüne üstük kabul görmediğim modern zamanın kubbeleri ve uzun
boylu binaları.
İçimde rahvan bir at.
Çocukluğumdan beri ata sporu bir
sporun öncülüğünü yaptığım ve nerede ise hayatımın yarısının sınav salonlarında
geçtiği ve bir robot gibi programlandığım öncelikle beynimi ve bedenimi
disipline ettiğim ve içimdeki sevgi okyanusunu için için biriktirdiğim ve tüm
sevgimi kitaplara ve tanımadığım insanlara verdiğim ve kendimi illa ki es geçip
esintinin e’sinden bile nasiplenmediğim, sefil yüreğimi de nadasa alıp aşkın
farkındalığına yazmaya başladıktan sonra vardığım.
Özgürlüğümü ise asla savunamadığım.
Tek avuntumsa belleğimi bilgiyle
doldurup sayısız hipotez türettiğim ve alakamın olmadığı bir hatta birden fazla
mesleğinin eğitimini alıp da gönül rahatlığı ile icra edemediğim…
Dökümleri mi bilginin?
Dekorasyonu mu zihnimin?
İşlevsel boyutta sonlanmayan coşkumla
çalıştığım plazalarda bu sevginin ve coşkunun da iz düşümü iken mesleğimi
layığıyla yapmış olsam bile göze battığım hatta ve hatta göz hapsine alındığım…
Yerleşkemse evim.
Yatıya kalan duygularım.
Katık bildiğim bilgi ve öğrenci
kimliğime en yakışan yine öğretmenlik vasfımla fazla da bir ehemmiyet taşımayan
o çalıştığım yıllarda kesik baş gibi bir devlet okulundan diğerine
sürüklendiğim ne de olsa ücretli öğretmen olarak hayatımı idame ettiremediğim
için sonunda pes ettiğim ve tam anlamıyla içime kapandığım.
Geçit vermeyen yollar.
Ücretli oto yollar.
Bense sevgiyi ana yol bilip de tali
yollardan geçip bir şeyler yapabilme arzusu ile bir ömür çırpınmışken ve işte
şimdi de feragat ettiğim tüm duygulardan kendime bir cennet inşa ettim ve
kalemim sayesinde yüreğime doğal yollardan doping yapıp da farazi iklimlerden
içine düştüğüm cennet bahçesinde kalemin ve ruhumun direktifi ile şiirlerden ve
sözcüklerden de artık ayrı kalamadığım gibi anamın da ak sütü gibi helalken
yazdıklarım ve verdiğim emeğe de canı gönülden helal olsun.
Helallik aldığım dünüm.
Hazana düşkün günüm.
Hırpani bir enkazdan yeniden bir
vücuda ve ruha kavuşup da hayatıma adeta baştan başlamışçasına kalemin
dokunuşlarında dokunaklı mevsimlerden ve narin çiçeklerden örülü güzelliklerin
rızası ile de razı gelirken şiirin bu büyülü dünyasına…