Büyüdükçe acılarım katık ettiğim hüzün yüklü sandığım

Sanmadığım ne varsa…

 

 

 

 

Hangi aşkın ve hangi rengin rabıtasısın söyle?

Asılı kaldığım sancağın şerefesi saklı içimde

Bir demlendiğim bir dertlendiğime şahit Mevla

Sözcüklerim ne kutsal

Ne de tutulur nutku bilinmezin

Yüreğimse seğiren kalp gözüyle

Eşlik ede Rabbine

Dualarım bitimsiz

Aşk ve yalnızlık katıksız

Sevdimse ne olmuş pervasız?

 

Ümidin tekelindeyim

Ummanlarda saklı devasa bir lekeyim

Aşka nifak sokanlara nazire ettiğim

Yücelerin yücesi Rabbimle ettiğim hasbıhal

Gönül gözünde yanıp sönen bir neferiyim ben aydınlığın

Karartma gecelerinde çıkan isyana sessiz kalamadığım

Müzmindir sevdam

Müdavimi olduğum hayal dünyam

 

Soytarı sözcükler keser yolumu

Kapkaça uğrayan yalnız ruhumu

Kolaçan ettiğim şahit yağan nuruna

Evrenin

Sabırla kat ettiğim mevsim

Kayıttadır iç sesim

Karambole giden bunca zaman

Ömrün neşri bazen rüzgâra yakalanan

İstifli sözcüklerim

İnsanlar kâh münafık kâh isyankâr

Hamt ettiğime şükürler yüklediğim

Hadım edilen mazinin kefareti mi yoksa ödediğim?

 

Kundaklandı zaman

Kurcalandı hayâm

Yâd ettiğim dünüm ve solan yüzüm

Silik bir el yazısı değilim

Karanlık ve kötü hiç değil

Körelen yetilerim

Sadece sahipsiz bir bedevi ve yetimim

Lakin Rabbime aralıksız teslimiyetim

Hüviyetim ve rotam itikat

Aşkla haşır neşir bir özlem elbet direktifi veren maneviyat