Rengi yok özlemin ama bir kokusu var:
İlahi bir düşün özleminde saf tutan hidayete sarınan aşk var belki de otogarda
terk edilmiş bir kadından arda kalan o soluk renkli eşarp ile ısınan evrenin
tepesine doğan bir mehtabı da ısrarla kucaklayan yıldızlardan arda kalan yıldız
tozları.
Şehla düşlerin perçemine sığınan
kuşlar saklı cennetinde özlemin ve neşreden sığırcık kuşları belki de aşkın
amblemidir çığlıkları.
Kuşa öykünen muzip bir kedi belki de
ve patilerinde çamur izleri adeta hayatı haykıran bir seda ve semanın yıl
dönümünde muradını dillendiren bir keşiş gibi uzandığı İlahi yolun sarnıcında
doğmadan batan güneş gibi ne ise ukde kalan içinde mevsimin.
Köhne bazen sessizlik.
Bazen seslerin asılı kaldığı gök
kubbe.
Semiren bir özlemden firar eden
tomurcukları düşlerin ve ötelenen mutluluk en çok da inzivaya çekilen bir düşün
kiremit rengi saçlarına tırmanan huzurun iz düşümü iken şakıyan sesinde şairin
neye niyet ettiğinden öte kısmetine razı gelmekse kaderin başı gözü üstüne.
Sözcükler dökülen eteklerinden.
Yaşlar s/üzülen gözlerine parlaklık
veren.
Huda’sı ve de aşka öykünen evrenin
son hutbesi kıyamet öncesi büyüyen bir karanlık en çok beyazlığın gücüne giden
gölgelerden köşe bucak kaçan sema gibi.
Sığındığı gövdesi çınarın.
Sığamadığı yeri göğün bakaya kalan
tasası.
Bir izbede ölen hayal gibi.
Belki de aşk ve şair hayalin ta
kendisi.
Sözcüklerin ruhuna bürünen belki de
ruhu erkenden firar eden gösterişli bir acının içinde kalan ukdesi.
Nemli yıldızlar.
Varlığı yoklukla taçlanan
kundaklanmış düşler.
Neşriyatı ne ki yalnızlığın bazen
yoksunluk bazense nüktedan bir rüzgârın peşine düştüğü huzurun her bir katresi
aslında inancın da ta kendisi.
Leyla’nın telaffuz ettiği her cümle
belki ereceği hidayet öncesi ölümün andığı her nefesi içinde tutan ve dışa
verdiği her nefes aslında yaşamın ta kendisi bazen kaybolan ruhu bazen tutulan
nutku bazense gün ışığına özlemi gecenin ve surlarda yatıya kalan sırları
şehrin aslında tünellerinde gezinen kayıp ruhlar gibi aşk iken tutan çetelesini
ümidin.
Bir kâbusun tınısı.
Bir rüyanın tutkusu.
Gerçek iken acı yüklü küfesinde yola
düşmüş keşişin hikâyesi dağlar tepeler aşan bir iniltide kaybolan yeis gibi
aşkın ibaresi.
Sözcükler taşkın.
Yalnızlık yüklü şair hep şaşkın.
Müridi aşkın bazen özlemin iniltisi
ve kayan bir yıldız gibi dokunduğu her şey yanıp tutuşan ve yok olan.
Bir keklik gibi seken.
Bir keramet hükmeden.
Rivayet olsa da mutluluk erişimi
aşkın çoktan uçup giden zamandan kalan son kırıntılar nasiplendikçe şair ve
kalem hüzün hırkasından sarkan bir ip tutunduğu gölgesi çıkmaksa arşa sesinde kaybolan
hüznün sefaleti illa ki şerh düşen kalemden akan son damla iflah olmaz
hayallerin huzurunda körelen hayatından taşan bir mısra gibi kenetlendiği
hidayet öncesi kendinden geçen sözcüklere hemhal bir karede saklı olan hezeyan
gibi örttüğü ruhu şiirlerle örtündüğü hicret öncesi kaybolmaya yüz tutan ömür
gibi bakiyesi özlemin illa ki ışık saçan gözlerinde şiirin bir damla yaştan da
öte yazmadığı hikâyesi şairin.