Maviden bir cesedim aklımın iplerine
takılı yorgun yüreğim
Aşkın da inhisarında tutuklu bir
güvercinim
Sefasını sürdüğüm pencere diplerinde
saklı bir rüzgâr
Gövdemde devasa delikler
Belki de işinin erbabı bir tüccar
Af yasasından yararlandım
Ama bilemedim gaf yaptıklarını
İçimde saklıydı karadan göçler
Dışımda duyulması imkânsız bir zafer
Göğün menfi idi sürüklediği
Yerinse deliklerinde saklı bir fidan
Sarhoşluğuma kanmadı evren
Katıksız sevdiğim yalan değildi
ezelden
Küfre boğdular geceyi gölgeler
Kül renginde bir yitim
Sözcüklerse kaç beden büyük bedenime
Aşkın asası bir renktim
Kan kırmızı bir asalet
Göğün manivelası
Bense yeryüzünün sefil tanrısı
Aşkı adadım önce
Aşkı kopyaladı insanlar
Fotokopi hayatlara asla
öykünmediğimdi şerh düştüğüm
Sonra da gözünden düştüğüm insanların
Ulu bir ritimdi yaşama arzusu
Sevecen iklimlerde gelip gittiğim
Belki de içime kapandığım yılların
acısını çıkardığım
Bir deve dikeni
Ya da çiçeklerin dilinde saklı bir
günce
Yitenlerin nezdinde
Yeni doğan güneşin kolluk kuvveti
Geceden kalma uyduruk bir yıldızın
savruk kuyruğu
Hicabın eşiğinde söylendim
Aşkın seminerine çiçekler adadım
Yalnızlıksa coşkumu kesen
Hür bildiğimdi zaten evren
Ben sevdikçe günbegün
Kaykıldığım zemin bir metaforsa
Başımın değdiği gök kubbe asası
olmaya da razıydım
Rüzgârın
Bir kehanet imiş meğer mutluluk
yaşarken
Huzurun peşine düştüğüm aralıksız
Yakalandığım o meddücezri tarif etmek
imkânsız
Ne de olsa tek zerreydim hidayet
öncesi
Ve işte çoğaldığım ölüm sonrası
Ayaklarım yere basarken ne ki uçmak?
Zemherilerde dahi solmadığım tek
gerçek
Bir heceydim
Bir de halvet
Bir haneydim
Aslında huzura hasret
Bir hengâme idim belki de
Düşlerin öncüsü gece ve uyku
Düştüğüm en derin kuyu
Yalnızlığınsa tortusu
En derinde mevcut
Peyderpey eksilen ömür
Paydamdan eksilen bir kesir
Paye verdiğim nerede ise herkes
Hiçlik makamında korunduğumsa gerçek
Uzanmaksa en tepeye
Buluştuğum Rabbimle
Sadık kaldığım kadar yürek iklimine