‘’Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kim bilir?’’(Oğuz Atay)

Ön sözü olmalı mıydı hayatın hele ki dalgalanmalar gösteren öz güvenin eşliğinde mi yol alıyordum…

Günler mevsimden dökülen kırıntılarla hemhal ve gecelerin uzun ve kara sessizliğinde yazmak yerine erkenden koyuyorum başımı yastığa ve niyazımın her anında var oluşumu nasıl da kanıtlıyor yüce Yaratan…

Ismarladığım gülüşler var adresime ulaşmayan bense kimseye bulaşmadan kendi yağımla kavruluyorum en çok da kavrulmuş leblebi tadında şiirler ve yazılar yazmak istiyorum artık ilhamının nereden gelip hangi zaman aralığında bana sahip çıkacağını yine ve de elbette yüce Mevla tayin ediyor.

Sökükleri darmadağın olmuş hayatın faizi belki de ve günah bilinen faizin de faizini ödüyorum hele ki ana sermayem sevgi ve umut iken, sarmalında bilinmezin izah da edemiyorum olan biteni.

Yalnızlık kuru bir ağaç gibi addedilse de…

Oysaki yalnızlık güç veriyor bana ve İlahi Gücün katına göz dikmiş aralıksız Rabbimi anıyorum.

Gidenler var dönmesinin asla mümkün olmadığı.

Ve gelecek olanlar var zamanını asla tahayyül edemediğim.

Yalnızlıksa en haşmetli ırgat ve de asla yok bir ırkı.

Tebessümlerim çekince yüklü manen zenginim ama.

Mütereddit kimi zaman duygularım en çok da aşkı andığımda…

Seferisiyim yüreğin ve seyyah sözcüklerim benim çatı katım

Çatılası kaşlarım bazense çakmak çakmak gözlerim ve andığım umudu bir o kadar tarafınca kimse artık terk edilmişliğimin de müzmin hüzün rüzgârı kalemin direktifleri ile yazarken yaşantıma da eşlik ediyor sözcükler…

Nişan aldığım hangi duyguysa beynimden vurulduğum.

Atılan hangi çelme ise koşarken yere yuvarlandığım.

İhlaslı yüreğimle katık ettiğim her duygudan düşen payıma ve düşmez kalkmaz nasıl ki bir Allah asla ırak değilim huzurdan bir güçse beni eline geçiren ve güç bela yaşamın aslında bir fanusta saklı olduğunu tahayyül etmek bile hızımı kesmiyor.

Bakir bir ses tonu iken hüzün ve de sahip olunası en muhteşem duygu iken masumiyet az da sorgulamıyor değilim hani kendimi ve bir ömür hayatta hep yalnız bırakılmışken içimde saklı o turuncu güneşe bakıyorum da: demem o ki; masum bir çocuk asla pişmanlık duymaz oynadığı oyunlardan en çok da insanlar hayatta kendi sahnelerinde oyunu piyeslerken biliyorum da seyircimin beni yürekten alkışladığını hele ki insan alabildiğine yürekten beklentisiz sevmişken…