Uleması düşlerimin mevsimler aştığım, bentlerden taştığım ve kırılan kiremitleri yüreğin:

Bazen doğurgan hüzün

Bazen maksadını aşan sözler

İkiletmeden de sevmeli insan yoksa geride kalan kırıklar tüy diker.

Tüy sıklet bazen ruh bazense kodaman gölgelerin dibe çökmüşken tortusu kafesin de kırık kapısı ve bıçkın nidalar serkeş gölgenin nezdinde illa ki eziyet eden insana merhametin yok iken kırıntısı.

Düşler biriktirdim iç cebimde bir ömür ama yetmedi.

Gerçekleri dahi düş bildim ve kemirdim kalemin tepesini bazen sallandırdım darağacında ve nice yeis eşlik etti nasıl da ruh çıkmamıştı bedenden ve arzı endam etti acılar dik başlı bir ruhun müptelası olduğu hüznü içime yerleştirip de acılarla beslendiğim.

Şatafatlı idi yalnızlığım: bazen dehşetengiz sıradanlığın burnu nasıl ki Kaf dağında bense af diledim Tanrıdan yüz bulduğum değildi hayat bilakis yüzünü çeviren balyalarca insan.

Minnet etmedim tek kula.

Minnet duydum Mevla’ma.

Gücümden gidendi güç bela sevenlerin de umurunda olmadığım kadar elbet yeterdi iki metre kefen ne de olsa almıştım boyumun ölçüsünü öncüsü olduğum mevsimin bazen unutulmuş bir köşede ve beyitlere sığındığım kadar yetinmeyi bilmedi sevgide.

Elbet nakavt oldum çünkü çok sevgi iyi gelmiyordu çoğu insana ve de sevgi dahi topa tutulurken ben es geçmiştim s/onsuzluğu ve işte çıktım tek tek basamakları evrenin izin verdiğinden öte ödün vermediğim illa ki duygularım ve koruduğum değerlerdi değer görmediğim kadar değersiz kelamlarından bana yansıyan.

Dertlenmeye ne hacet?

Ne de olsa almıştım dersimi gerçi ömrü tüketip bunca zaman da kaybedip artık neyi ispatlayacaksam bu saatten sonra lakin…

Öznemdi sevgi.

Özlemim de.

Özveride bulunmadan en çok sevdiğime yöneldim çünkü beni çağırandı ve çağladıkça ruhum çağ atladım sınıf atladım ne de olsa tek davet edendi sınandığım kadar sevdiklerimle İlahi Sevginin merhalesinde saklı güzellikleri ezelden bilsem bile değmeyeceğini anladım bunca sevgiyle insanları kucaklamanın.

Lades diyendi karşımdaki.

Bazense mars ettiğim.

Yüksek sesle bağırdı ve de:

‘’Şah mat.’’

Şahlandıkça duygularım huzur diledim.

Sevgiyle hemhal koştum İlahi Esintinin beni götürdüğü yere huzurla ve umutla gittim.

Çağırandı ezan sesi.

Çağladıkça ruhum maneviyatın esintisi ile daha çok büyüdüm mademki acizdim ve yetersiz hele ki bu dünyanın gözünde ve ümit ettiğim kadar aşkın kefesine koydum ruhumu ve ağır bastı sevgi oysaki ruhum devasa enginlikte bana eşlik etse de ve meylettim en çok sevmeye.

Kökenimde saklı ne varsa.

Sırlarım yüz göz olduğum sırlı ayna ve kırılıp ortasından kendimi çift gördüğüm oysaki hiçlikti sahibesi olduğum tek mertebe ve ben ancak sevip sevildikçe erecektim hidayete ama öncesinden tek farkla:

Çünkü atağa geçmişti ruhum ve tek dilediğimdi huzur.

Huzuru bulduğum tek yer huzuruna çıktıkça Rabbimin anbean yaşasam da bu duyguyu secdeye başımı koymalıydım koydum da ve işte İlahi Rüzgâr beni aldı götürdü.

Mademki geçmiştim kendimden bir ömür.

Ve işte geçiyordum bir üst mertebeye çünkü yoktan var edendi çağıran ve tek bildiğimdi hiçbir şey bilmediğim ve de tek bildiğim sonsuzluğun vaveylası.

Nasıl mümkün olacaktı ki?

Çoktan olmuştu da demek ki vakti gelmişti demek ki altına imzamı atmam gereken tek akitti bilfiil ellerimle doldurduğum bir çizelge gibi ve şerh düştüm beş vakte öyle ki beş vakit de yetmedi ve işte teslim oldum İlahi Aşka ve İlahi Adalete.

Metruk heceler sokağında edindiğim en büyük duygu elbet aşk idi adı ve esintisi uzaklardan çağıran ve mademki bir ömür sevmeyi sevmiştim ve işte beni en çok seven hatta tek seven o kımıltı ile yerimden kalkıp secde ettiğim beş vaktin özlemimde uğurladığım kadar önceki hayatımı ve uğruna gözyaşı döktüğüm onca insan beni ezelden uğurlamışken nasıl müptelası olmazdım sonsuzluğun ve İlahi Aşkın.

Hüzün hırkam söküktü.

Ceplerim delik.

Kaftanım şatafatlı ve ruhumdaki köstekli saat.

Sanırım vakti gelmişti ve işte erdim ereli hidayete asla da kurcalamadım insan oğlunun iç alemini ne de olsa ben sadece kendimden mesuldüm ve mademki bu canı bana veren Rabbimdi kimsesizliğimi gideren…

Vakitler vakitleri kovaladı.

İçimdeki izdiham sonlandı ve rüzgârla s/özlendim.

Şarkıların nakaratlarına asılı şiirlerim ve ben İlahi Aşk ile doldum boşaldım ki yetmedi çünkü evren saatini sonsuzluğa kurmuştu ve yüreğimdi madem babamdan yadigâr kalan köstekli saatim…

Andıkça anıldım.

Ar bildiğim kadar aşkı arz ettim.

Huzura meyyal bir coşku ile sürüldüğüm coğrafyadan göç ettim başka mekânlara ve ruhumla tavaf ettim devasa kâinatı nasıl ki bedenim sınırlı ve cüssem küçüktü ben çağlayan bir aşk ile kenetlendim olması gerektiğinden ne önce ne sonra çünkü bunun adı idi İlahi Çağrı ve ağrılarını ruhumun dindiren en çok da huzurun ta kendisi…