İklimin muhtırasıydı sözcükler…

 

Bazen veryansın yüklü bazen kabulü güç reddi güç bir kavşak ve havsalası almazken aşkın da mübalağasız seyri.

 

Binlerce gülücük neşreden ve sevginin tapusunu da yüklenmiş giderken ölü bir iklim sehven kabullenen.

 

Bir açık görüştü işte sözcüklerin buluşması oysaki üstü kapalı bir aşkın devriye gezdiği satırlar tıpkı gece de hüküm sürerken gizlice.

 

Atılan sevgi bombasından ürküp de evren ve kaçışan verilmiş hükümler.

 

Lakayt gölgelerden ırak içten bir gülüş ve Rabbine teslim olmuş sevdalı yürekler nihayetinde mevsim rahmet bilip de güneşin dokunuşunu ve aşkın okunuşu sondan başa hicvi mevsimde saklı bir sevdalı semazen kadar cefayı da kabullenen seyri İlahi dokunuşun elbet acıların nüvesinde yolu hidayete uzanan bir varlığın sirayeti.

 

Aşkın ırkı yoktu işte.

 

Muadili yüreğin sadece bir kor hece.

 

Lütuf yüklenip de yer gök ve aşkın asasına tanık ve dönük yüzü merhametin…

 

Iskaladığımız kadar mutluluğu, teyakkuzuna da geçtik umudun ve mutunda saklı bir tohumu da serptik göğün bucağına sonra ser verdik sır verdik ve serildik surlarına sevdalı şehrin.

 

İstanbul’un aşkını şart koştuk kalbe.

 

Kalbi sunduk altın tepsi içinde yaralı şehre.

 

Gölgeler ihbar edemedi işte aşkı ve sevecen rahmetine serildik inancın ve daha büyüdük Rabbin nezdinde ve katıksız rahmetin izini sürdük.

 

Bir giz ise saklı.

 

Aşkın sayacı elbet rüyalarda takılı.

 

Akıl da almaz iken bunca sevdalı duyguyu bir bulut kadar berrak ve pürüzsüzdü alnımız elbet masum bir sevginin busesi alına dokunan gök kuşağında saklıydı ruhun dokusu.

 

Bir tahayyül idi geceye esir düşen.

 

Geceydi elbet aşka meyleden.

 

Aşktı belki de tek sırdaşı yüreğin.

 

Kefen bezine sirayet eden bir varlık yokluğun teyakkuzunda serildik de bir bir.

 

Olgun başaklar gibiydik aşka yenik ve dolu ruhlarımız.

 

Başımız eğikti elbet Rabbimizin katında ve sahip olduğumuz katıksız aşkın inançla yaptığı izdivaçla.

 

Bir gelin namesi.

 

Bir coşkunun nidası.

 

Ve sessizlik.

 

Ve sükûnet dileklerde saklı.

 

Hakkın rahmeti içine düşülesi boşluğun da kanatlandığı bir ruh edasıyla.

 

Sözcükler sökün etti.

 

Ruhun reveransı dolunayın da meşrebi ışıklı bir sayaç bizler ki yıldızlar kadar tevazu yüklenmiş bir bakraç.

 

Göğün menkıbesi işte ve şerit değiştiren duygular…

 

Aşkın latif esintisi nihai durağın bir minval olduğu gerçeği ve dümeni kırmadan sevdiklerimiz için başımızı kıracak kadar da emin iken taşıdığımız inançtan ve selamete doğru yürüyen bir semazen çığlığı elbet sessizliğin de Allah katında kabul gördüğü bir ön görü ruhların yükünü yok saydığı duaların da mucizesinde saklı…

 

Bir farkındalığı sağaltıyorum işte…

 

Sessizliğin bir düş/üş olduğunu hatta yaşama kaygısını sonlandırıp insanlardan bana yansımasını beklediğim o ışık.

 

Sözcükler firar ediyor ve sağanağın ritmi ile boca ediyorum rahmeti.

 

Bir sözcük ırkına aitim ben ve kendimi hep evrene ait hissetmek istemişken bir de sabırsızlığım kimi zaman en yoran.

 

Her insan bir sınav.

 

Her insan bir basamak.

 

Kaygıları güderken sevgi tesirli bir bomba belki de atıfta bulunduğum ama sevgiyi de en çok hatta tek hak eden:

 

Elbette inancın ışığı ile tüm benliğinizle teslim olduğumuz yüce Mevla.

 

Sözcükler dökülüyor gecenin cebinden ve ben bir kuş gibi gagalıyorum insanların yüreklerini:

 

Bazen ses etmeden seviyorum bazense yüksek sesle ve işte olanlar oluyor.

 

Maneviyatın coşkusu eşlik eden ve inancımım biteviye kat çıktığı ama düşüyorum bu sefer kafa üstü ama doğruluyorum yeniden ve sürüklendiğim kadar sürükleniyorum ve ansızın:

 

Hâsıl olan o tok ses.

 

Yoksa Ramazan davulcusu mu kalbime güm güm vuran?

 

İyi de onlar da yok bu Ramazan.

 

Ne var ki?

 

Duvarlar ve kapı değil ki sizin özgürlüğünüze engel olan. Bırakın içinizdeki o sefil kuşu ve bırakın da uçsun.

 

İstem dışı sevdiğim.

 

İstem dışı yaşama coşkuma sahip çıktığım.

 

İstem dışı da yazdığım.

 

Bazen yüksek sesle sevdiğim bazense sessiz ve artık kimseye de bunu ispat etmeyeceğim çünkü vaktim varken kendime dönmeli ve en çok kendimi sevmeliyim… tabii ki Rabbime dönük yüzümde adımlamak adına hidayeti.

 

Kırılsam da kıramam ki.

 

Hayat ne sunarsa ama azmi elden bırakmadığım…

 

Kim ne derse desin dümeni de kırmadan ve yolumda ilerlerken…

 

Mademki Allah var.

 

Gam yüklenmiş olsam da bir ömür inancımla bir şekilde bunu bertaraf etmişken elbette: Allah var gam yok.

 

Lakin hüznüm kırgınlığım saklı solumda ve hep de güne solumdan kalkıp başlarken ne de olsa solumda saklı benim dünyan ve sevgiye dönük yüzüm ile sağ adımımı atıp da güne Besmele ile başlarken…

 

Sözcükler mi?

 

Elbette sözcükler, aşkın ta kendisi ve inanılmaz büyüyen bir inanç yaza yaza keşfettiğim kâinatın saklı şifresi.

 

Sevmek mucizenin de ta kendisi üstelik.