‘’Üç kadim kavram, yaşamın üç büyük izleği, aşk, yalnızlık ve ölüm, şiirden şiire iç içe geçerek birbirinin kapısını çalıyor. Sonra üçü birlikte gelip hepimizin hayatına doluyor.’’(Alıntı)

 

 

 

 

Ruhumun kırık tokası

Belki de bir ütopya yüreğimin cenneti ve yongası

Şerit geçirdiğim iklimden seken kurşun

Yüreğinse şerit değiştirdiği o tali yolda kalan

Ah, bir angarya aşk

Ah, bir arya bir afitap

 

Hazanın muadili bir resimsem ve yürek dilimlenen

Dilemması hüznün

Muteber bir dilde söylenen

Her şiir her mektup her hikâye

Bire bin katan şemaili olmayan gölgelerde

Saklı o haris nefis ve ihtiras

Mühürlü yürekte saklı nice dilek

Beti benzi atmış gecenin de közünden firar eden

Şahika benzeri sözcükler

Şahlanmış yürekten dökülen her zerre bir şiir

Bir de şiire namzet uykulu gözlerim

Kaderin de dilemması bozguna uğramış aşkın neferi

Ve işte yalnızlıkla yolumun kesiştiği

 

Mümin ve makul ve münferit olduğum

Manen dolu ve zengin

Irksız hüznün cebimi doldurduğu

Kaç akçe ise bir şiir

Kaç şiire denk düşüyorsa sevdalı mülayim şehir

Zemherilerde saklı nefesi kuşun ötüşen bir bir

Eylemlerin de iz düştüğü bir ömür

 

En muteber günde yoldan çıkıyor olmanın bedeli

Elbet kardıkça önümü kandıkça eşe dosta

Kaybolmak elbet işin aslı

Nakşeden her hüzün

Neşri dünün

Tevafuk yüklü ömrün ibaresi

Kapıp da koyuverdiğim zamanın bakiyesi

Eşitlenmeyen o gelir-gider tablosu

Tıpkı sevginin ırksız bütünü ve büyüsünde

Sevdiğim kadar ısrarla

Her yeni gün ve umut illa ki sevilmeye delalet…