‘’Şiir imkânsız bir şeydir, mümkün değildir, çaresizdir. Bunu hissediyorum ben hep onda kendi umutsuzluğumu buluyorum.’’(Alıntı)

 

 

İmkânsızlığın seyrindeyim.

Mokasen düşlerim var benim okul yolundan ayrılmadığım fıtratım var benim ve önümde engebeler sırtlana benzeyen sırıtık simalar var adı insan olan ama ruhunu şeytana satmış.

İçimdeki makber bense yasını tutuyorken yaşamanın.

Hünkârım, Rabbim ve benim telaşlı mizacım.

Yalnızlığımın dokunulmazlığı var yine de işgal altında benliğim.

Göğsümde gümbürdeyen gök kubbe oysaki tepemde saklı bulutlar ve hangi ara kendime çökmüşsem ve içim dışım saf ve beyazdan ibaret.

Saçıma yağan karın masum haykırışında için için ç/ağlıyorum belki de içerlediğimden fazlasını içime çekiyorum.

Yaşımda saklı yasım ve yalnızlığın bakir yaylası.

Tüten gecenin dumanı ve sivri dilli şeytan en çok da hicabım ses etmeyen dilsiz şeytanlara.

Az evvel serdim döşeği.

Az sonra çömeceğim içimdeki dergâha.

Ben bu yüzyılın dervişiyim bilmezler de deli mi veli mi olduğumu varsın deli desinler: yalancı ve şirret olmaya yeğlemedim mi ben bir ömür safiyet dolu yüreğimde saklı binlerce dünya ile etmedim mi duamı?

Hazan kök saldı zamana.

Zaman yoldan çıktı ve insanlar da.

İnsanım demeye utanıyorum kimi zaman en çok da boynu bükük çocukları kanatlarımın altına almak istiyorum ve tüm gücümle seviyorum ve yakarıyorum Rabbime.

Yetim doğmuş bir düşüm ben.

Yetemediğim bir dünyayım artık kimin kafasında nasıl bir tabloya denk düşüyorsam.

Söküklerim dikiş tutmuyor ve neye el atsam elimde kalıyor ama elim boş da kalmıyor akabinde.

Mevsimin müdavimi ve muadiliyim ve bir günde saklı kaç mevsimim ben ve içimde saklı kaç dünya ve duyguların telaffuz ettikleri ile teneffüs ediyorum havayım.

Sağdıcım kalem.

Soldan sağa sayıyorum ve tüm notalar gam dolu.

Bazen çocukluğumda kalmış o lenduha duvar piyanomu özlüyorum en çok da fildişi yalnızlığımı ön safta tutuyorum.

Dokunmaya dahi kıyamadığım fildişi tuşları piyanomun:

Hani gazi dedemin emekli maaşıyla alınmış ve ben her piyano çaldığımda nasıl da ağlardı babaannem.

Zaten ne varsa eskilerde var.

Ben de mi çok eskidim sahi?

Ama yineliyorum ve yeniliyorum her gün kendimi.

Kimse yiğitliğine laf gelmesin diye ses etmeyen bense nice erkekten mert ve yiğidim bakmayın da hani cüsseme en çok Hakkın yolunda gittiğim asla da kendimden gidemediğim gerçi…

Gerçi zaman zaman çekip gitmek istiyorum en çok da kendimden ama ansızın öyle bir kendime geliyorum ki:

Dilimde sureler.

Yüreğimde İlahi Ateş.

Beşeri aşklardan çoktan geçtim ve beşer olmanın nimetlerinden nemalanıyorum.

Ruhum engin.

Yüreğim mahzun.

Zihnimse aralıksız içtimada.

Ve içimde saklı o emir eri ve ben rap rap yürüyorum: asker adımlarında yalnızlığın bazen yüreğin fişini çekiyorum ama sevmeden nefes alamam ben ve nihayetinde kendimle uzlaşmayı başardım.

Yeşeren bir tohum gibi.

İçimde saklı toprak gibi.

Kulağım ezanda aklım Mevla’mda ve göçebe kimliğimle bir yürekten diğerine sektiğim nihayetinde kamp kurduğum o devasa rahmet ve yüreğin enginlerinde aştığım engebeler sayesinde engel tanımadığımı gösterdim herkese elbet Allah’ın izniyle adımlarken hayatı ve şu boş beyaz sayfaları alnımın akıyla ve sevgiyle doldurduğum kadar ne mutlu eder ki beni dünyevi telaşları da yok saydığım ve fıtratım gereği serildiğim döşeğim.

Semazen eteklerim zil çalıyor az sonraki randevum için nasıl da coşkuluyum.

Evrene kapadım kulaklarımı.

Kalp gözümse ardına kadar açık.

Ve sevecen bir mevsim belliyorum hayatı ne zaman kendimle ve Rabbimle baş başa kalsam.

Kasa kasa imge ne ki?

Külliyen yalan söylenenler hem.

Alnımın akıyla çıktım meydana yüreğimin akıyla karıyorum ve deliyorum gecenin karanlığını ve mustarip olduğum tüm zulümden kaçtım sığındım maneviyata.

Elimdeki su küresi.

Bense içinde yüzüyorum ve içimde saklı yine içim.

İçimin içinden dışa vuran hezeyanlarım an itibari ile coşku ve umuda dönük yüzüm ve yaslı yüreğimin nemini alan sözcükler.

Ben aşkım.

Ben akım.

Ben alınganım.

Ben hep coşkulu ve duygularına tutsak ve işte nemalandığım aşktan kendime inşa ettiğim bir cennet beyaz sayfaların rüzgârında yüreğimi serinleten yüzlerce cümle binlerce sözcük ve seyyah kalemimle raks ediyor coşkum ve içimdeki çocuğun tek muhatabı sadece İlahi Rüzgâr.

Günün vadesi doldu mu.

Geceye de eriştim mi.

Beklediğime değen ve beklendiğime binaen.

Beklemeye aldığım iç sesim artı avazı çıktığı kadar bağırıyor ve kalem de bundan nasibini alıyor.

Gönlüme eşlik eden dalgalar ve hüsran ve aşk ve ışık ve umut…

O halde: aşk ve duygular fora.

Foyası meydana çıktı madem zalimin ve iblisin o halde değdi beklemeye ve gardımı aldığımdan öte beni zaten ezelden beri koruyan mademki O ve şüphem yok artık içimdeki cennetin varlığından üstelik dünyada yaşadığım kadar cehennemi yaşamış olsam da cennetime kavuştum işte…