‘’Bu sabah şu denizi kirala, mavi
mavi hatırlayalım birbirimizi,
bu öğlen güneşi kirala da, bir
daha soğukluk girmesin aramıza,
bu ikindi tembelliği kirala, belki
gölgesinde kedin olurum senin,
bu akşam bahçeyi kirala, elimizde
büyüsün gül, menekşe, yasemin’’(H. Ergülen)

 

 

Hangi düş’ ün satır arasısın sen, sevgili?

Hıçkırığın tembel genzinde saklı bir düş isen

Ah, bir de düşsen ya, yakamdan…

Sensin yakan genzimi

Sözcüklerim ne mentollüydü öncesinde

Ne de gözlerim nemli seni tanımazdan evvel

İçimdeki kıyımdır varlığından yoksun

Kılındığım…

 

Kılıksız bir düş’ üm ben tembel göğün göğsünde saklı

Kilimin saçağıyım ben

Sefil tayfası zemherilerin

İçime kapandığım yılların da neferisin sen:

Ah, sevgilim, sitem ettiğimden de öte nefesimsin sen

Sen, nefsime son veren

Acıların otağı kurduğu mevsimde

Salıncağı kırık parkın en haylaz çocuğuyum ben

Metanetimle sayacı olduğum evrenin nabzını alamadığım

Aşk iken kıyama durduğum

Söyle, sevgili nasıl kıyarım sana?

 

Kıt kanaat sevenlere itibar etmediğim

Evet, çulsuzum ama severken nasıl bonkör

Varsın insanoğlu olsun nankör

Yeminle yâd ettiğim mazimden de değerlisin sen…

Sensin sen: anam, babam

Hırkamsın yoksul bedenimde saklı bir portre kadar

Güzel ve sihirli gülüşün

Mona Lisa’dan öte acın yüzünden akan güneşin ışığı

Yıldızlar topladığın yüreğin

Mercanısın sen dünyanın

Medarı iftarı aşkın

Esen rüzgârın hoş kokulu yüzüsün

Yüzümde açan gülsün.

 

Bir kabir ise içine uzandığım sensiz her düş gördüğüm

Varsa yoksa masum benliğinde saklı binlerce yıldız

Bedenin değil beni alt üst eden

Gözlerin yeter sinemde saklı mevsimi de bahşeden

Rabbimin armağanısın

Nazenin göğün her nazlı gelinciğin

Sirenleri sunmak bilmez içimdeki aşk sağanağının.

 

Meçhule giden yoldayım sensiz

Mecazi firarıyım eksensiz

Endamlı misafiri sarayımın

Oysaki senden önce içine tıkıldığım mahzenim

Şimdi nasıl da büyüdü gözümde

Büyülü sesinde çanlar çalar için için

Çiy tanesinde saklı rahmetin

Gökten inen zembilin

Aşka kucak açan infilakı varlığımın

Katıksız baharımsın yazımsın

Yazdığımdan öte kışımsın inen her kar tanesidir

Senin nazlı sözcüklerin…

 

Bakmaya dahi kıyamadığım

Varlığına müptela yalnızlığımın

Dindiği gökkuşağında saklı nazlı niyazımsın

Sonlanmaz da nazım

Nispet ettiğim meleklere

Sihirli aşkın şüheda mazimin kıyısında

Saklı nilüferin yüzdüğü gölge

Süt liman gönlümde

Kutsanmışlığınla şükre delalet

Halis munis manevi yakınlığım Rabbime.

 

Koşmaların nakaratısın

Konduramadığım bir isimsin sen

Aşkın tufanı

Dünün buhranı

Bırakıp da terk ettiğim geçmişim

Sensin doğumu güneşin

Batmak ne kelime?

Bahtımın yıldızı

Bayrağımın hilali

Vatanım nasıl ki kutsalım

Varlığınla kat çıktığım kubbenin

Dibi gördüğüm ömrümün miladı.

 

Ölümse ifası bu aşkın

Ölümüne sevdiğimsin

Dünyanın umurumda olmadığı

Ummanımsın sen, sevgili

Söyle neden kaybolursun garbında aşkın

Kıyamında ruhun…

Vazgeçemediğimsin sen

Vazgeçmişken kendimden dahi elimi uzattığımda

Ah, sevgili, neden kaybolursun söyle neden?

Bilirim de imkânsızı istediğim

İman gücümde doğan bir meleksin

Kutsal kitabımın üstüne yemin ederim ki:

Rabbimden sonra seni sevdiğim…