Sözcüklerin ikbalinde tanrısal bir d/okunuş…

Mavinin ön sözünde saklı bir cenin gibi

Ellerimden damlayan kan ve hazandan arda kalan

Oysaki mevsimin henüz başı

Karan günden

Kanan yürekten

Emsalsiz bir rahmet

Aşka binaen sözcüklerin devindiği rahlede saklı

Akıbet.

 

Hoş görülü bir kâhin belki de

Şiirden dökülen zerreler

Bir heves ki aşkın kalkmayan naşı

Huşu içinde ölmeyi diliyor insan.

 

Sezgilerin albenisi…

Ne mümkün ayrı gayrı yaşamak?

Ne mümkün bulutlarda takılı o veryansın,

Huda yaratmadan evvelki dünya tek talebim:

Hani acının ve ihtirasın olmadığı

İyiliğin de asla sonlanmadığı

Bir metazori iklim benimki;

Ellerimde adeta oyun hamuru, sefil imgelerim.

 

Belki de bir düş gücü

Görücüye giden huzurun aşkla vedalaştığı

O izlek

Terennümü kayıp bir şehir gibi

Gözlerini kısan şiirde fellek fellek.

 

Peşine düştüğüm bir nebze de olsa huzur

Yankısı duyulmayan, unutulmuş mazide

Kelamın dahi nazlandığı müspette

Temize geçirdiğim yürek ikliminde

Metazori bir coğrafya

Âdemoğlu, Havva kızı nereye saklandıysa.

 

İzdüşümünde yanılgının, efkârın

Tekleyen kalplere de ettiğim rücu

Safsata yüklü tayfası ömrün

Sakıncalı bir duygu iken aşkın közü

Elbette sefil bedenimle ait olduğum toprak

Geldiğim dünden,

Önümü göremediğim

Gideceğim istikamette.