Nihavent makamında bir ölüm diliyorum;

Aşkın da başucunda bir sancı

Bir tebessüm dillenirken

Sözcük karşıtı sessizlik ölümün

Sönmeyen feri.

 

Atkuyruğu tüm acılar:

Annem ördü ve ütüledi saçlarımı elbet

Başı b/ağlanmamış mevsimin de özrü

Kuytularda bir tarla kuşu;

Alımlı göğün son neferi

Mağlup gelmenin bedelinden sızan

Sonatı hazanın

Tüm hüznün de bedeli.

 

Bedeni yurtsuz bir acı benimki

Sevdalı bir seyyah düş gücüne hürmeten

Tasdiklediğim ne varsa

Kayıtlı olmadığım evren.

Hacmi yoksa mağdur düşlerin

Yere göğe bin bir yeis ile sığamadığım

Metruk bir yabancıyım:

İzdivacına da talibim öfkenin

Az evvel susmuş sazlar

Ne gerek yalana demenin de meali.

 

İç acıları ruhun

Kayıp dördüncü eklemi karenin:

Vasat bir açı ise izlenimim

Sancılı vaveylada mı saklı hezimetim?

 

Tutuştuğu kadar yaşın

Kuru ve dar ağızlı bir saksının

Kurumuş dalıyım madem

Kuruntularla geçen ömre binaen

Ölümü dillendiren bir karekök

B/ölündüğüm kadar kuru köklerime

Soytarı bir zafere gebe toprağın itme gücü

Fışkırdığım kadar yüzeyden

Fırsatını bilip de firar ettiğim bedenden.

 

Nifak sokulası düşler ayrıntıları ihlal eder de eder

Genelin iz düşümü yani şu soluk resim?

Kayıp bir mizansen

Kükreyen satırlara yatırdığım kadar şiirleri

Gönül gözünden mi ibaretti bunca hüzün?

Varlığa atıfta bulunan bir Anka kuşu

Misafiri olduğum beldelerin de iz düşümü

Gidip gelen aklın sönük zaferi belki de edindiği mertebe

İç bayıltıcı imlerle sözleşen bir armoni

Bağımlısı olduğu kadar acının

Noktalamakla iştigal her hüzün

Kaybolduğuma dair de bir rivayet

Sessizliğin saf tuttuğu her hecede

Yanılsamalardan ibaret tüm öykündüğüm.