Yorgun bir sözcüksün sen, düşlerimin tırmandığı o dik yokuşlarda saklı merdiven basamağı gibi.

 

 

Boyumu aşıyor gerçekler.

Boyum uzamıyor da sevdikçe.

Buğday tenli bir başaksın belki de

Hem dolu hem mağrur

Hem delişmen hem rüzgâr

Otağ kurduğum göğün renginde saklı bir dua gibi

Yüreği tırmalayan vecizelerden üstüme serpilen ölü toprağı

 

Minyatür yüreğimde saklı devasa kâinat

Renklerin coşkusuna tutkunum

Özlemim renklere

Siyah bir tabut gibi saklandığım içime

Başına buyruk olsa ne ki rüzgâr?

 

Diviti tükenmeden günün ve kalemin

Rezerve ettirmeliyim bir şiire bir hikâyeye kendimi

Kılıksız bir düş belki de gerçeklerin acıtan yanı

Yansız sevdiğim

Yaşsız yaşlandığım

Yasımsa metruk bir kelime

Yasa bellediğim hüzün ve şiir

Başımı yasladığım omzu Rabbin

Kalantor gölgelerin de uzağına kaçtığım.

 

Topak topak olmuş sözcükler

Çivit renginde bir özlemsin

Mimlenmiş şatafatlı bir sağanak

Aklın kıvrımlarında kaybolmuş başat bir sözcük

Kerpetenle alıyorum sözcükleri ağzından

Hava kaçıran lastiği güneşin

Güne öykündüğüm gecede saklı sır yüklü bir mealim