Card image cap
Gönül i̇ster ki̇...

‘’Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç.’’

(İbni Zerhani)

 

Takım ruhunda ömrün yeknesak dürtüler illa ki mağlup geliyor yorgunluğun ruhuna katık yapılası bir manivela ve de dolgun sanrılar.

 

Arsız imler tekdüze sessizliğe şerh düşen şaibeli düşlerden de arda kalanlar.

 

Hikmetini yadsımak mümkün mü hani hayatın ya da duyumsamama ihtimali hep mi aynı insanlara denk gelir?

 

Sudan sebeplerle harcanmış hayatların künyesinde asla da yazılı değil ne ara mutlu olup da mutlu mutlu öldüğü insanın elbette mutlu bir ölüm varsa yolun sonunda.

 

Yolun başı var mı peki yoksa ansızın mı düştük bu yola sonra da balonlar uçurduk açık unutulan pencereden ve bol bol da temiz havayı çektik ciğerlerimize.

 

Ne düşkünüm ne de müptelası olduğum mazinin en sefil tanığı sadece dünümü unutmayı reddedip yarınlara varma ihtimalini illa ki ertelediğim.

 

Kuş bakışı serildiğim belki de kuşların kanatlarına takılı sayaç ile içimin ibibiğini görmezden geldiği tıpkı görmezden gelinmenin bir kaide olduğuna vakıf olup da gördüklerimi net dillendiremezken.

 

Kanıksanası o meşhur yorgunluk ve tekdüze geçen günlerin hüznü her nasılsa günden güne değişim gösterirken.

 

Yalnızlığın had safhada olduğu ve kalabalığın neye denk düştüğünü henüz adlandıramadığım…

 

Gönül ister ki… deyip de gerisi gelmezken.

 

Kaderin işine karışılmaz… deyip de hala bir manevra yapmak adına hazır ol’da beklediğimiz.

 

Düş gücüme tanıklık eden kim ise ve kimsesizliğin meali severek avunmaksa…

 

Bir laterna gibi içimdeki sayaç ve sarkaç da pek bir efkârlı her efkârın mutlak mutluluğa denk düştüğü o ince uçlu kalemle kalın bir kazak örüp de ömrün üşümüşlüğünü giderdiğim üstelik yaz günü bile üşümenin mümkün olduğu ve kimseler de üşüdüğümü görmezken.

 

İzahı yok işte bazı duyguların ve izafi eksende enlemlere boylamlar ekleyerek kesiştikleri noktada hesaplıyorum hangi koordinata denk düştüğümü ve konum atıyorum sefil kalemimle.

 

Gün özürlü bir mutluluk nasıl da kayıplarda bir de çan eğrisinin savsakladığı ayrıntılar sanırım Standard sapmaların reşit kıldığı bir eksen az sonramı yarınla mukayese etmek adına müfrezesi yorgunlukla işgal edilmiş bir sıradanlık bir de maya çaldık mı umuda.

 

Her yiğidin nasıl bir yoğurt yiyişi var ve şimdi kalpazan düşlerimle çentik atıyorum yoğurt dolu kaplarıma ve kaşık yerine kullandığım kalemimle yüzüme gözüme bulaşıyor yoğurdun uyutucu etkisi.

 

İmlediğim her hece.

 

Mimlendiğim her safhası hayatın.

 

Bir de mil çektiğim gözlerine bilinmezin.

 

Hatırşinas bir tanık belki de benden efkârlı ve düşlerin baştan çıkartıcı gücü ile gerçekler de tüy dikiyor kapış kapış hayallerin miadı dolup da gerçeklerle restleştiğim her ayrıntıda imsiz günler diliyorum Tanrıdan belki de bir başkaldırı insanlığa hele ki mevzu bahis zulüm ve adaletsizlik iken sonra da zemherilere sıra geliyor ve tüm düşlerimi postalıyorum kutuplara.

 

Kayrasında dikte ettiğim duyguların ve kademe kademe düş/üşlerim aslında üşengeç varlığımla hala dikiş tutturamadığım sonra da yamadığım açıklarım ve açısı olmayan dik acılı gölgemle mağduriyetimi dillendirip de hüznüme ortak ararken.

 

Mısralarda takılı bir kez alım ve makas aldığım her sapakta ben boyutsuzluğun ringinde at koşturuyorum belli ki mağlubiyetim pek de özenilecek bir tutarlılıkta değil yine de yeni baştan kalkıp da ayağa… ve gördüğünüz üzere kaldığımız yerden devam etmek o kadar da imkansız değil hani yeter ki kimse uyandırmasın beni güzellik uykumdan…