Rüküş düşlerim raks eden hayallerim vardı öncesinde…

Hani soluklandığım omzuna dayadığım başımı ve bakışlarımı alamazken senden…

Kuş mu konduruyordun yoksa sen hani, kuş kadar canınla kuş bakışı sevdiğim miydi yoksa kendimi o devasa yalanda sırt tutan surlarında yaşlı şehrin inzivada geçen hayatımın dalgalarının köpürdüğü bir c/esaret iken sevmenin asaleti, anne…

Sevebildiğimden de çok sevmişken seni.

Mısralarımın hüzünlü albenisinde kundaklanmış yüreğimden arda kalan şu üç beş sözcük diliminde, dilendiğim bir şeyleri insanlardan aslında kocaman bir yalan, anne:

Savaştığım kaç kanlı cephe ve bak, hala ayaktayım hala özlem dolu hala umut edebildiğim varsın olsun yalnızlığımın kor’ u.

Dilemması güneşin erkenden karşıladığım günü.

Yorganın gitse bile kavganın bitmediği nemrut sözcükler değil nemrut gölgeler başladığımı bitirmemenin verdiği hicap varsa yoksa kendime serzenişim kendime ihanetim, anne.

Sessizlikle koruduğum kadar kendimi ve şerefimi.

Asi/l bir rüzgâr olmanın da bedelidir işte ödediğim.

Ilgıt ılgıt eden yelde:

Yoldan çıkmışlığı insanların geldiğimiz şu hale b/akar mısın?

Hüznün haresi, bir avuç kalmış yüzünde yaşadığım kadar çaresizliği…

Bir hezeyan ki hayatın sunumu adeta Çıfıt Çarşısı yüreğim ve isli şehir sokaklarında mecnun gibi gezindiğim.

Kordan güne yağan.

Közünde ömrün, kavrulduğum değil asla yalan.

Ne hikmetse artık gelinen nokta ve üç noktalı şiirlerimden başımı kaldıramadığım kadar yastığım kadar da rahat vicdanım gel gör ki…

Bir kehanetmiş mutluluk hayatı seninle dilimlediğim günler daha dün gibi nasıl da burnumda tütüyorsun.

Seviniyorum da diğer yandan: neden mi anne?

Bak arkana bak bir de sağına soluna ve önüne eğer ki görebiliyorsan tüm gerçekleri ben çoktan hazırım anne, seninle birlikte göç etmeye…

Hırpani bulutlar sevdalandığım gök kubbe.

Yerin dibine geçirse de insanlar hali hazırda başım dik nöbetteyim.

Bir seziden çıktığım yolda yüreğimin ezildiği kayıtlı ve mevcut, Allah katında.

Nakşeden yeni gün ve gülme özürlü bir gül’ üm ben, senin seslendiğin o coşkulu kız da değilim artık öncemde de çok bahtiyar olmasam bile yetindiğim kadar mutluydum ben bir ömür seninle.

Kordan heceler canımı yakan insanların sivri dilinden dökülen daha dün anne daha dün, demez mi bana en inandığım sevdiğim insanların başında gelen:

‘’Ne derdin varsa dökül, hadi…’’

Ne dökerim yapraklarımı ne de acımı bir başkasına mal ederim:

Bilmez miyim, anne? Günahları dökülen senle beniz her iniltinde ömrümden ömrüm giderken konuşlu olduğum şu kırık dalım bile batabilmekte insanlara.

Ne yakarış ne serzeniş benimki sadece olup bitenlerin bir kısmı:

Seninle konuşmayı çok özledim seninle koyun koyuna yatmayı ve başımı…

Biliyorum ki omuzların çökük o halde sen koy başını omzuma.

Bir dağ lalesi olsaydım keşke insanların çok uzağında.

Bir kardelen olsaydım keşke zemheride dahi kendini koruyan ki kendimi koruduğum da yalan değil asla da medet ummuyorum insanlardan ve karşılığını da buluyorum hani, ne zamanki içime açsam birine…

Açmayı ertelediğim bir gonca olsam ne ki?

Açmaza girip de yarıladığım ömrün defansı olsa olsa yazdıkların.

Mağdur iklimlerden mazlum yüreklerden sekip de Rabbime ulaştığım.

Allah’a duyduğum büyük inanç üstelik senden öğrendiğim her şey her detay gerçi beceremediğim de çok şey var hani:

Kısık ateşte yemeği pişirmeyi beceremediğim kadar sonuna kadar açıp da ocağı yaktığım yemekler misal ki sen hep altını fazla açmamam gerektiğinden dem vururken bir de çayı boca ettiğim gecenin zifiri karanlığı gibi demlenmiş koyu çaylardan yana iken senin şikâyetin.

Keşke tek derdim bunlar olsa ne de olsa senden sonra hiç yemek yapmadım ve içtiğim çaylar sen olmadığından mıdır nedir boğazımı yakan ve tadını alamadığım.

Temelli gitmedin sakın da gitme, anne bak: seni bekleyen iki evladın var kapısından geri döndürülsem de bazen giremediğim yoğun bakımın soğuk atmosferinde bile sen sıcaktan dem vururken…

İşin bir de iyi tarafı var gerçi:

Misal insanlar acımıyor sadece seviniyorlar bir o kadar nefretlerini sözüm ona saklayıp yüzüme gülüyorlar…

İhtimaller dâhilinde yaşıyoruz anne: sen ve ben.

İbraz edemediğim şeyler var şanıma şerefime yakışmayan ola ki gem vurayım hüznüme bir yerden patlak veriyorum ve yaşlara boğuluyorum gerçi dünden beri ağlamaktan bile acizim, ya…

Günleri çuvala koyup da geceleri nöbet tuttuğum günleri dünde bıraktım ve sen ne dersen yapmaya çalışıyorum daha doğrusu sağlığında sen ne demişsen.

Rengim beyaz.

Hep de beyaz olarak kalacak.

Sözcüklerim cebbar çünkü ben ciddi manada hüzünden ve edebiyattan ibaretim:

Ne komik!

Aslında çok da acı çünkü yazmamı teşvik eden ve hep yazayım diye destek veren sadece sen iken bazen de demiyor değilim hani:

Keşke yazmaya…

Keşke yaşamaya hiç ama hiç başlamasaydım.

Yakarışım Rabbime ve buna bile inanmıyor ya, birileri üstelik senin en sevdiğin insan iklimleri.

Gülümsemek boynumun borcu ne de olsa insan isminin hakkını vermeli.

Gülümsemek çok da zor aynı zamanda hele ki bu saatten sonra…

Kolaylıkla analiz yapabilmekte insanlar ve çok da güzel ahkâm kesebilmekteler yine de yine de düşünmemeye ve üstüme almamaya çalışıyorum.

Sıcağı asla sevmedim yaz mevsimini de: dileyen melankolik desin dileyen deli…

Veli kimliğimle yaşaran yeşeren ruhumda saklı iman gücünü ve hüznümü asla tahmin dahi edemezler ne de olsa kulvarımda birinciyim mademki uzun soluklu bir maraton bu…

İkbalim.

Şüheda mazim.

Ve andaki mevcudiyetim…

Sensizliğin raconu gözyaşı.

Sessizliğin raconu sarıldığım dualarım.

Yapabildiklerimi her es geçtiğinde birileri yapamadıklarımı yüzüme vurmazlar mı hani…

Sazım kırık, be anne.

Mızrabımı yine kaybettim oysaki en başta kendimi kaybetmemeli ve dayanmalıyım tüm zorluklara tüm güçlüklere…

Issızlığım zaten mevcut olan ezelden ama ben asla birilerine gel de sana sığınayım demedim sadece kendim gibi bellediğim kadar insanları elle tutulacak bir şeyler de talep etmedim değil hani:

Elimden tüm gelense bu işte.

İçim el vermese de senin sonsuza kadar gitme ihtimalini aklımın bir köşesinde tutturuyor yine birileri: elbet ölümsüz değilsin hiç birimiz değiliz de ve bu yaşadıklarımız ölümden beter anne.

Nefesin nefesim iken sen nefes dahi almakta zorlanırken.

Ve nefsimle olan kavgam ki çoktan öldürdüğüme inandığım nefsim bu zor zaman diliminde yapıştı yakama aslında insanların duyarsızlığı ve tepkisizliğine bir müdahaleymişçesine.

Yine de yine de elden bırakmıyorum mücadeleyi ne de olsa bir ömür disipline etmedim mi bedenimi ve ruhumu?

Acımla açan çiçekler var/mış sağımda solumda hepsi dikenli.

Açtığım yüreğimle hırpalanan bir ömrüm varmış meğer yarınların ne getireceğini bilemezken insanların da birer kâhine özendiği…

Bilemezler kimin öleceğini kimin sağ çıkacağını bu savaştan yine de senden evvel ölmeyi çok dilemiştim senin acını bana göstermesin diye yüce Yaratan sanırım günaha girdiğimin de beyanatıdır son zamanlara yaşattığım iyi de ben isyan etmedim inkâr etmedim sadece hayattaki mevcudiyetimle bir yerlere gelemediğim kadar da kendime kızgın ve öfkeliyim.

Böyle mi olacaktı sonumuz?

Her şey tamamen bitmemiş iken ümidimi de Allah’tan kesmezken…

Anlatmaktan imtina ettiklerim var sana hep de böyle olacak çünkü senin yüreğin artık daha fazlasını kaldıramaz ve bil ki benim yüreğimden sana uzanan o köprüde sadece Rabbimdir bizi koruyup kollayan bu yüzden artık arkamı kollamıyorum zaten defalarca hançerlenmişken bedenim ve benliğim yeni bir darbeye yer kalmadı da bedenimde benliğimde.

Hiçliğimi nasıl da kuvvetli hissediyorum ve işte kendimle olan mücadelemde bir gıdım dahi yol alamamışken…

Meğerse hayatın raconu tam anlamıyla bu imiş:

Yaşa ve gör.

Yasa ve gör.

Bir adım sonrası; hayatımda yaptığım tüm saçmalıkların bedelini ödüyorum işin ilginci sen benden fazlasını ödüyorsun iyi de suçum ne miydi benim anne?

Toplum kurallarına ve normlarına uyamadığım:

İyi de benim gözüm yükseklerde olmadı aslında bir ara olmuştu dersem, daha doğru olur Allah şahit:

Az mı uğraştığım mesleğimi icra edeyim diye az mı çabaladım bir yerlere gelebilmek adına:

Çoktan kaçırdım ben treni gerçi hala lokomotifin başındayım ama eklenen yük vagonları ile güç bela yol alıyorum yeter ki yüce Rabbim, bana taşımayacağım yükü vermesin.

Dediğim gibi: kimseye özenmedim ve öykünmedim.

Hali hazırda bir çocuk gibi yolunu bekliyorum.

Çocuk kalmış bir insanın asla da olmuyor çocuk özlemi ve ben kaderimi en baştan kabullenmişken insanlara ne oluyor da; hala beni hatta seni yargılıyorlar?

Öznemle.

Özlemimle.

İnancımla…

Hala sevebilmeyi becerirken…

Yağmalamış ruhumdan ve tartaklanmış yüreğimden arka kalanlar ile ve de günahlarım bir bir dökülürken…

Aldırma da gözümden dökülen yaşlara zaten içime akıtıyorum her birini ve yeter ki sen ağlama, gitme de uzaklara ben tüm ıssızlığımla seni beklerken, anne…