‘’Burada daha ne kadar öleceğim?
Yeryüzüyle gökyüzünün aracısı olarak bulutu haraca kestiğiniz yerde?’’(Alıntı)

 

 

Kambersizim, bayım…

Sözcüklerimse bezirgânbaşı

Sobelendiğim değil işin aslı

Solumda git gide büyüyen o yara

Gözlerimde uçuşan kelebekler belli ki

Tanrı misafiri

İçimdeki izdiham

Ne yani, ben miyim sadece acıların yerlisi?

 

İçimdeki dev sarkaç

İzahı olmalı bunca acının

Açılımı bazen aşk

Bazense kırbaçlayan devasa bir tıkaç:

Adı olmayan duygulardan

İsmini unuttuğum insanlardan da fazlası

İçimin izdihamı tek günlük değil

Küfemde taşıdığım daha da fazlası.

 

Farazi bir iklimim ben, bayım

Bir bedende iki insan

Ben ve yalnızlığım…

Alay etmeniz çok mümkün hem

Bilin de yoktur Allah’ın sopası

Bu gün bana yarın size

İzah edeceğim ötesi öteki yarımın…

 

Arka bahçemde nice sarkıt

Yürekteki onca gedik ve dikit

Varsın buz dağına yaslayım başımı

Anlattıklarım ne ki

İçime oturan bunca acının yanında?

 

Havsalam almazken bunca düşünceyi

Nadasa aldığım yüreğimde yol aldığım

Kendi rotam ve tek kişilik kulübem

Saydam yüreğim taşkın

Şeffaf varlığım inanılmaz şaşkın.

 

Bazen mikado çöpleri gibi dağıldığım

Arkamı toplayan sadece Mevla’m

İçimdeki dinginlik ve dirlik

Bazen sessizliğe kulak

Kabarttığım

En büyük sesin de kendisi iken

İnsanların verdiği tepkisizlik

Sanmayın ki;

Durduk yere sevdim sizi, bayım.

 

Durmadan beyin fırtınası yapan zihnimden kopan

Bir yaprakta salındığım kadar

Kâğıttan hayatlardır yazdığım roman

Bir kare ise içime yerleşik

Bir kare kod belki de varlığıma sırnaşık

Elbet sayılardan ibaret kafa kâğıdım

Sözcüklerim ne kibirli ne isyanlar

Yoluma taş koyana uzattığım ekmek

Aşkın da asası iken her gün uçuşan binlerce kelebek

Nazarında yazdığım her cümle ve sözcük

Ömürlük sevdiğimse en büyük zaafım

Adı yalnızlık olsa da bu sevdiğim kâbusun…