Erteledi̇ği̇ her şi̇i̇r şai̇ri̇n celladiydi
‘’Aşk olsun sana şair. Haydi, şiire
kur saatini.’’ (Alıntı)
Aşkın yansımasıydı şiir bir o kadar
göklerin efendisi.
Sözcüklerdi kırağı çalan ve aşktı kıt
kanaat geçiren ta ki şair uykusundan uyanana değin.
Kümelendi bulutlar hizaya geldi evren
ve yere kapaklandı hüzün ve işte şairin eşref saatiydi geceyi aydınlık kılan ve
ayağını sıkan ayakkabıları fırlatıp yalın ayak şiire koşan şair ve gece…
Körüklenen duygular malumdu tıpkı
aşkın soyut nefesinde büyüyüp de serpilen rüzgâr gibi biçimlenen hayatla dalga
geçen kadere verip veriştirdi şair…
Bir iğdeydi belki de.
Ya da ya da iğne ile kazdığı şiir
kuyuları ve uykularını kurban ettiği o eşref saati.
İmgeler g/öçtü.
Depremdi yeri göğü birbirine katan
oysaki şairden başka buna şahit olan yoktu ve asla da var olmamıştı.
Yazdı şair usulca ve sevgiyle ve
aşktı damarlarında dolaşan imgelere eşlik eden hele ki şah damarından yakın
olan O yüce varlık yok mu…
D/okunulmazlığı vardı şairin ve de
bir sürü gerekçesi lakin susmaktı ona öğretilen ve de kabullenmek…
Ya şiir olup yağacaktı.
Ya da içinde saklı imge yumağında
boğulacaktı.
İkisi de olmadı çünkü sözcükler
yetersizdi oysaki duygular yatır mahiyetinde ve atıl cümlelerin boynu büküldü
sonra da serap sağanağı aşkın hicvine yenik düşen öğretiler ve kelam dibine
vurmuşken…
Tanrısal bir hazneydi içinde saklı
tuttuğu ve tanrısal bir boşluk oysaki insanoğlu değil miydi boşlukta yer
kaplayan ve işte büyüdükçe büyüdü O İlahi Işık ve evrenle kapıştı şair en çok
da kötüleri yok etmek adına safça ve kendince şiir olup düştü gecenin koynuna
ve edebiyle yaşadığı hayata iltimas geçti şiirler ve kök hücresine saplandı
şiirlerin aslında geceydi şairi mutlu ve huzurlu kılan.
Oysaki neşesi yoktu yolculuğunda
tıkılıp da kaldığı o ufacık hücre gel gör ki ne zamanki şiir olup da düşse yürekten
ve düşse gözden lades diyen m/artıların sağdıcı ve sağduyusu olmaya adaydı ve
saymaya başladı birden ileri.
Bir.
Tıp.
İki.
Tık tık.
Üç.
Geçemezsin.
Şerit ihlali yapan bir araba değildi
üstelik hayatında geçmemişti direksiyonun başına ama tuzağa düşen ruhuna
ayrıcalık sundu Tanrı ve göğe kocaman bir yama sundu kalemi aslında içinde saklı
yaralarla iştigal aslında hayır, demeyi beceremezken.
Makûs talihin ısrarı ve tüm o yetim
cümleler ve işte hizaya gelmişti hayat en azından kısa süreliğine şiir olup da
akarken evrenin ırmaklarında sebep olduğu o büyük t/aşkın da mahcubiyeti ile.
Şiar edindiği ne varsa ve hangi
iklimse geceden geceye değişen ne de olsa ikilem yüklüydü ruhu şairin ve titrek
değildi de: ne sesi ne kalemi ne de vücudu.
Titrinde yaşayansa…
Umut ekti sayfaya.
Aşk biçti.
Özlem ekti sonra.
Ekinokslara yola düştü.
Yol oldu ama yoldan çıkmadı.
Ruhunda kavisler ve arkasında
gölgeler…
Mağdur tanrısıydı yalnızlığın ve
içinde dinmek bilmeyen o rüzgâr gözlerini kamaştıran ve derken gözlerini
öylesine bir açtı ki…
Aç ruhu artık doymuştu ve sedire
serili dizelerin dizlerinin bağı çözülmüştü madem…
Bir yaratı idi kalemin g/izi ve aşkın
nüshasını çoğalttıkça çoğalttı ve şiar edindiği her şiiri yüreğinde büyütüp
armağan etti evrene en azından asılı kaldığı bilinmezin hümayunu idi kalemi
darağacına gitmezden önce ilk kez gülümsedi tek kaygı ya da korku duymazken.
Mutluydu şair kendince özverisi ile
kucakladığı sözcüklerde asılı kalmanın da güzelliği ve acısı ile çıktı idam
sehpasına ölümü ertelediği her şiir ise onun celladıydı…
Çok teşekkür ederim
Şiar edindiği ne varsa ve hangi iklimse geceden geceye değişen ne de olsa ikilem yüklüydü ruhu şairin ve titrek değildi de: ne sesi ne kalemi ne de vücudu.
Titrinde yaşayansa…
Umut ekti sayfaya.
Aşk biçti.
Özlem ekti sonra.
Ekinokslara yola düştü.
Yol oldu ama yoldan çıkmadı.
Ruhunda kavisler ve arkasında gölgeler…
YÜREĞİNE SAĞLIK ARKADAŞIM SEVGİLERİMLE....
Çok teşekkür ederim canım arkadaşım
Sevgilerimle her daim