Rengim hüzün bazense öfkeye dönüşen mealim ne de olsa en çok hırpalanandır aşk ve hayalim.

Bir öznenin esintisi ya da ömrün ertesi kıvanç dolu yüreğin demlendiği her ezan sesi.

Dert etmiyorum artık dünya halini ve ahvalini:

İçimin ikramlarında sunuyorum ben yine içimden geleni.

Bazen yitim addedilen ömür bazense kömür gözleri sevgilinin ve arşı alaya çıkan o özlem yok mu…

Renkler aşka muktedir.

Aşk karanlığa kadir.

Karanlıksa göreceli.

Ne de olsa rahmetidir aşkın o karanlığı delen gözlerinde saklı sevgilinin hem mutluluk hem elem.

Kaynakçam sevgi, kaydığım zemin hep ıslak.

Mentollü düşlerim var genzimi yakan ve mustarip olduğum çılgın rüzgâr oysaki yaprak kımıldamıyor insanların nezdinde.

Savları var evrenin.

Savrulan yaprakları var kırık dallarımın.

Kökün ve menşein izafi gölgesi elbet sığındığım Huda var her anda saklı iken mevcudiyeti.

Deşilen bir yürek hallacın da hakkını vermek gerek.

Uçuşan pamuklar en sevdiğimse konduğum pamuk tadında hafif hülyalar oysaki yüküm ağır ezelden varsın ağarsın gök kubbe ve saçlarım yarım yamalak bir gülümseme eşlik ederken.

Zanların zamlı tarifesi huşu içinde yaşamanın meali elbet hayalin ve umudun seferberliğinde yıktığım putlar ve tabular asil bir rehavet çökerken evrene.

Müptelası değilim artık günlük telaşların ve artık telaşla seviyorum kendimi.

Nefsim ölü.

Nefesim soluksuz.

Nesrimse yazdığım bunca cümle ve na’şı kayıp bir günde saklandığım ağacın dibi.

Hızımı alamıyorum zaman zaman.

Yetişen elbet Hızır.

Sağdıcım kelam solumda yangın.

Metruk hanelerden sızan ışık nasıl da Rabbin armağanı.

Başımı kuma gömmediğim.

Tavus kuşu gibi kabarmadığım.

Bazense nabzını alamadığım duygularım ve işte ansızın çöken karanlık.

Hızması dünün gününse küpeleri yarına gerdanlık yaptığım sedef sözcüklerden boynuma doladığım bir ziynet ne de olsa ruhumla aşerdim ben aşka ve aşkla erdim hidayete.

Ne bir rivayet asılı kaldığım ne de rehavet üstüme çöreklenen.

Hazır ol da ve nöbette ve içtimada esen rüzgarın menzilinde.

Emir kipim başım gözüm üstüne mademki emir büyük yerden:

Aşka dirayet ve sirayet ekleyen o asalet yok mu miras ta ezelden elbet aşkın ümmeti ve zümresi iken de özlemin konuşlu olduğum kırık dalımda saklı hüviyetim:

Asılı olduğum kadar…

Aşina olduğumdan da fazla.

Nazlı yaprağım bazense açamadığım.

Nazenin fıtratım hoyrat iklimlerde hali hazırda ayakta kaldığım.

Başım dik.

Yüreğim tutuklu.

Nüktelerim sevdalı.

Her huzuruna çıktığımda Rabbin elbet kıldan ince boynum ve şükürler olsun ki ben hep inandım ve sevdim…

Ne de olsa…

Emir büyük yerden…