Card image cap
Daha çok sevi̇yorum

Bir düş kürüyorum ve atıl yalnızlık…

 

Göğün ninnisine eşlik eden muteber yıllar belki yılgı belki yergi belki göğün nöbete durduğu o çarmıhta gergin yüreğin külüstür dirayetinde sinsice gizlenen vakur bekçiler gibi.

 

Soytarı düşler temenni ediyor Tanrı ve delinen gök kubbe ki yatır meziyetinde yorgun ve ölü ruhum.

 

Künyesindeki maruzat belki de ayırdına varamadığı lanetin öyle ki iyi niyet göstergesi sevgi ve umut denen kayık bile su alıp batmanın eşiğinde ve eşlik eden şiirsel bir hüzün kimi zaman tebessümler yüklendiğim ömrün son sarkıtında asılı iken izdiham.

 

Ödenmesi gereken bir fatura ise elbette kaça b/ölünecek?

 

Israrla koştuğum yaşlı yokuşun dibinde biten bir Selvi ağacı.

 

Muteber duygulardan içre dönük ve vakur yetilerimde su götürmez gerçekler elbette ihbar ettiği mevsimden de alacaklıyım.

 

Ölüden bozma ruhların küpeştesi sanırım canlı mukozasında bilinmezin, ölüler bir rahmet ve aşk kaynağı en azından kulaklarına fısıldadığım sırlar sonsuza kadar onlara emanet.

 

Kayıp bir yarımada ise damarımdan firar eden hüzün öbekleri ve işte nihayetinde şah damarıma yakın duran aşkla işkilleniyor gergin ruhum ve nihayetinde batıkta olan tüm içsel hazinemi ve ganimeti su yüzeyine çıkarıyorum.

 

Kimliksizliğin buharı ile y/andığım yıllar ve metazori aşkların seferberlik ilanını feshedip de coşkularını sonlandırdığı.

 

Künefe tadında hava ve limoni bir huzur.

 

Tabakasından ayrı düşen bir kamber elbette doğanın da teyakkuzda bulunduğu.

 

Düşmekle düşünmek arasında gidip geliyorum ve kanayan dizelerine merhem oluyor gölgeler elbette şiirselleştirdiğim her izlekte saklı benim umudum ve hüznüm de.

 

Düşen yaprağın kabrine dokunuyorum ve kanayan kanatlarına rast geliyorum ağacın kırık dalına takılı yaralı kelebekle göz göze geliyorum ki ömrünün sonlanmasına henüz saatler var ve yirmi dört saatin hürmetine acılarımla yapıştırıyorum kanatlarını düşen yaşlarını da siliyorum ve yakama iliştiriyorum sefil hayvanı ve kazık kakacağımı umduğum hayata da atıfta bulunuyorum.

 

Bir yüreksem çarpmadığıma kani.

 

Bir hürriyetsem neden hala zincirlerime bağlı…

 

Ağlak bulutlar nüktedan gök kuşağına hürmet edip de renklerini soldurmasına izin vermiyor.

 

Tıpası olsa keşke duyguların ve keşke bir şişeye tıksam da fırlatsam ummanlara ve ezkaza rast gelsem sahilde yürürken buluşsam kendime yazdığım mektupla belki de beti benzi atan güneşe atıfta bulunup sorgulasam süzgün gölgemi ve neden renk değiştirdiğini sorsam insanların… hani ihanet ettikleri güven duygum; hani istismar ettikleri ruhum; hani aklımın kancasında mahzur kalmış ilk gençlik düşlerim…

 

Tünüyorum rahmete.

 

Bozguna uğradıkça daha çok seviyorum.

 

Sanrıların durağanlığında bir coşkuyu sahiplenip yüreğimi ütülüyorum hani olur da duygularımın kat izini giderip bir solukta zemini pürüzsüz kılarım.

 

Muhatap aldığım kimse ve münzevi varlıkların da iz düşümü kehanet erbabı bir yıldızdan alacaklı olduğum muradıma eşlik eden bir hale belki de içimde açan ters lalenin polenlerinde gezinen ruhum.

 

Ketumluğun bir mizansene denk düştüğü ve bakir sessizlik de tüy dikerken bunca tantanaya ne hacet… demelerin mealinde öykündüğüm bir pasajda kayıtsızlığına insanların seyirci kalamadığım ve yazarak coşkuma bir şekilde ket vuran bunca ölü harfe can verip de cansız ve cılız bir sesten arşı alaya ulaşan o çığlık.

 

Söktüğüm her yamada saklı iken gizim ve muadili iken ömrün elbette devasa bir üçgende ben içselleşen kare hüzünlerin bir üçgene denk düşmesine şart koşup üçlediğim dileklerim ve en muteber duyguyu da merkeze oturttuğum her ne kadar yüreğimden kayan son yıldızı muhafaza edemeyip saldığım kadar da salındığım bir coşku iken yüz göz olduğum bir yetim sevdada ben neye denk düştüğümü tam olarak kestirememişken.

 

Lakayt olmaktansa layık olmak yaşadığım nispette yaşattığım ve bir uçtan diğer uca serildiğim ufkun en sırnaşık ve en engin rengi iken dokunulmazlığında masumiyetin, severek ve umut ederek çıtamı günbegün yükselttiğim.

 

İmza: bir yüreğin kaptı kaçtı hüznüne rest çeken yitik bir mutluluk tadında iken hayat…