Hüzün ırkında misafir bir martının son uçuşuydu: hasret duyduğu ne aşk ne özlem yüklü bir serzeniş ve sevginin uydusu iken umut aşka ömür biçenlere verdiği tek cevap: tutulan nutkuydu insanlığın elbet sevginin uzamında yaşayan benliği ile yakın durduğu aslında kendisi ve ifa edilenin çok ötesi…

 

 

Maviden örülü saçları enginliğin:

Sözcüklere değer biçen şair

Hicvi ömrün kimi zaman

En çok kendine yenik düşen bir lisan

Ve sönen öfkesi tabiatın

Şerh düşülesi bir parlaklık ki

Sevginin zemini

Aşka hasret kuşlar ve renkler

İnsan neslinin ve sevginin tükenmişliği

 

Acılarla delik deşik bir gökyüzü

Işıyan yüreğinde her bir neferin

Yola çıkıp da aşk ile devinen

Her gün her gece

Sadece sevgiye hasret bir yeminle

Kürediğin kadar evreni

Muhabbet bildiğin her şiir

Nasıl da saklı aşkın heybesinde.

 

Bulutlar s/üzülen

Rahmetin sığamadığı bir evren

Boşluk denen ne ki?

Sevgiyi el üstünde tutan bir ümmet

Kâfi gelen değil

Git gide büyüyen asalet.

 

Zemherilerde üşüyen yıldızlar

Kimi zaman tefe konan

Basireti bağlanan düşler.

Lakin öyle bir düştü ki şairin gördüğü

Görünmezlik denen ne ki?

Mevla tanıktı imanına ve aşkın

Şeceresine atılan her çentik

İlahi dokunuşuna eşlik eden umut

Kaybolanı unut,

Diye bağıran melekler

Ve işte benliğine sahip çıktığı kadar

Sevgiyle eşelediği zemin.

 

Bir renkse sönen

Bir asa belki terk edilen

Nice insan yarı yolda bırakılan

Lakin aşkla başı göğe eriyordu illa ki

Neşri acının, hevesin

Tüketilmişliğin son deminde

Doğmaksa yeniden

Aşkın her evresinde saklı hasret ile didinen

Yüreğinden süzülen binlerce duygu

Ve kat izi olmaksızın dünün

Günün uyruğu idi umut.

 

Varlıksa yoklukla sınanan

Hiçlikse boşluğu dolduran

Sevgi ekip her kareye

Büyüyen bir umutla sahip çıkmaksa benliğe.