Hangi düş’ ün yankısıydı büyüdüğün ve büyüttüğün sözcüklerden demlenmiş ikbaline mintanlar diktiğin?

 

 

Ah, boyutsuz masalım ve rüyalarım.

Ah, semazen kışın eteklerinde saklı bir rüzgârım madem…

Örülüyüm ve görgülü ve de gönüllü sevmelere.

Nazenin bir ırmaktır içimde akan gözyaşı.

Vedası soluk bir kuştur penceremin pervazında…

 

 

Ekilidir sözcüklerim iç cebimde

Ve taşan sulardır bentleri aşan

Aşka yanık mektuplar yazan

Fermanımın güftesi

İçten içe büyüyen mehtabın saf gülüşü

Ve yıldızları kıskandıran cüssesi.

Sözcükler sarkıt.

İmgeler dikit.

Aşksa savruk…

 

Meali varsın ölüm olsun düşlerin

İnsan dolu dolu yaşadıktan sonra

Ne ki ölümden korkmak?

Yine de uzak olsun o siyahi esinti

Ve beyaz binalar inşa etsin cennetin kıyılarına

Ve tutulanım aşka ve kâinata

Bir perde daha çekilsin varsın gözlerine bulutların

Bizler umut olduktan sonra…

 

Sarı benizli mevsim genzinde hıçkırıklar saklı

Günün geceye de erdi mi varlığı

Ve işte tokuşturuyoruz yürekleri

Her biri demli ve dertli ve ansızın sökün eden rahmet

İndinde yüreğin kimler nelere delalet

Asla iki yakası bir araya gelmese de şehrin

Bizler sevdalı semazenler şehrin sakini

 

Ve vefalı yürekler aşk pazarında oynaşan özlem ve hasret

Ve endamlı bir elem hüznün peçesinden kaçışan rüzgâr

Varsın darmadağın etsin yürekleri…

Bir esaret değil asla.

İnancın doğasında büyür de büyür rahmet.