Irgat bir düşün yolcusuysan zamanın
mahsustan dakikalarını kaçırdığı iki dudak arası suskunluksa gözümden
sakındığım oyaladığım içim sevdiklerimi özürlerimi sunuyorum.
Bil mukabil derler miydi sahi?
Umdum.
Gözlerimi yumdum bir ömür.
Uydurdum masallar ve masal
kahramanları içimde saklı dervişin yüzü suyu hürmetine sudan sebeplerle kaçtım
da insanlar hani daha az yaralasınlar diye.
Yamadığımdı her karede biten o iki
üçgen cüret de edemedim asla acının hipotenüsü olmaya: makul bir dik açıydı
acındırmak filan da değil hani kimyamda saklı tüm atomlarla bazen atom karınca
zihniyetinde ters yüz etmek dünyanın ters giydiği hasreti.
Kimeydi sahi hasretim?
Haset edenlerden uzak olmanın yolu
muydu yoksa kimliğimi yontarken hep mi kırık uçlu bir kalemdim tükenmemeye dair
tüketildiğime muktedir türetmekle mükellef.
Sildim sonra alın yazımı ve kandım
hurafelere girdiğim günahlardan zor firar ettim: affın tarhında nasıl bir
zihniyetse içimde kıpraşan ölü resimler ve kırık çerçeveler yeniden yazdım alın
yazım en azından dilediğim hayalleri kondurdum kaderin izafi çerçevesine ve
helallik istedim namert düşlerden payıma düşeni tensiye ettim ve dolandım bir
başıma dilim dolandı kalemse söktü iç sesimi.
Sökülen her heceyle ittifak kurdum ve
bağlacıydı ömrün tümden gelen duygularımın kimi zaman kazan kaldırdığı ve
ihtiras bürüyen gözlere girmeye de yeltenmedim.
Mamur bakışlı ilkbahar ve hala
d/üşüyorum ve ayağımda zincirler ellerim serbest bir de dudaklarımı
mühürlemekten yorgun sözüm ona beni bekleyen yeni dünyanın resmini çiziyorum.
İdrak edemediğim çok şey var sonra da
yapışıp ensesine izah etmeye çalışıyorum.
Havadaki küf kokusu sanırım içimdeki
pamuk ve de elyaftan mütevellit yastığım yorganım küflendi hükmeden kaderin
peşinde belki de izini sürdüğüm eski neşemdir beni bana yakın kılacak hani lise
yıllarındaki coşkum ve kırmızı saçlarımla yorgun beyitler mi örüyorum gecenin
tepesine iliştirdiğim fiyonkla belki de gecikmiş mezuniyetimi kutluyorum.
Sahi, hangi düşün kampüsündeyim ve
hangi düş perisi gerçeklerin yolunu kesiti?
Adam olmam ki ben ne de olsa yanarım
yakarım sönemem de sadece elimdekinden olurum.
Bir düş simsarının eline düştü
hayallerim son ayların sihirli yalnızlığında cümleten seyircisi olduğumuz o
film efekti.
Herkes başrolde elbette korkulan
katil görünmez ve sadece insan vücudunda bir cisme ve ruha dönüşüyor sonra da
ele geçiriyor kurbanının bedenini ve…
Hurra çıkıyor can bedenden sonra da başroldeki
kötü aktör cam fanusa gizlenip yeni kurbanlarını bekliyor.
Sarılmak bağışıklığı
kuvvetlendiriyormuş iyi de ben bir ömür kendime ve hayallerime sarılmışken…
demek oluyor ki hayatta kalmamın da sırrı buymuş ve sarılıyorum yeniden.
Günü öğütüp de.
Günü öldürüp geceye de mi sarılmanın
hikmetidir tüm gün kukumav kuşu gibi oturup ne zamanki gece çöküp da masaya
papağan gibi kalbim dile gelirken.
Düz ayakmış hayat.
Düz git sonra çık yokuşu sonra da
kendini boşluğa bırak.
Hoşluk karşıtı bir b/akış: reddi güç
kabulü güç hem düşe düşe insanda kırılmadık kemik mi kalır?
Latife yapan elbet kader ve onca
izafi düş/üş.
Söküp de mintanımı yer halısı yaptım
madem artık ayağım da kaymaz sonra da gider sosyete pazarında bol kahkahalı
organik gıdalar alırım kendime.
Kaç fırınsa yaktığım kaç fırınsa yediğim…
demem o ki:
Derin darbelerden arda kalan azizim:
hani peşini topladığım hayallerim ve balyalarca umut hadi unut, dercesine.
Yetmedi yap-bozdan türeyen o sefil
resim ve işte sanrılar geçidinde seç seçebilirsen yüzümü. Yüzümden düşen
parçaların taksiratını affetsin yap-bozu aldığım oyuncakçı dede. Hele ki
rahmetli babam öğretmenlik cüppesini atıp da emekli hayatına geçiş yaptığında
ticarete atılıp açtığı kırtasiye dükkânında ne çok yap-boz ve bolca da saman kâğıdı
vardı elbet ufacık boyumla dükkânın tüm sermayesini el koyup eve taşıdığım.
Anlayacağın, kediye değil bana
yüklenmişti tüm sermaye ve babam tüm çocukların dedesiydi hem de kitapçı
sıfatıyla öğretmenliğini de bir şekilde sergilediği.
Akıllı adammış Vesselam bir de bana
bak:
Ne köye varabildim ne de kasabaya
tayinim çıktı. Altı üstü hayallerim arasında debelendim bir ömür tıpkı bir
hayal taciri gibi illa ki hayal kahramanlar uydurdum hem yalnız geçen
çocukluğumda yetmedi yazmaya durduğum hangi hikayem ise bizatihi kendim için
yazıp yastık altında biriken hikayelerim ve kahramanları.
Bir tek kendi kahramanım olamadım ve
gözüm seğirdikçe sandım ki…
Kim hatırlayacak ki beni? Ölülerden
fayda yok azizim bu anlamda ölü iklimde sallanan bir ölü yaprak olma hakkımı
kullanarak benden sana da bana da fayda gelmez.
Rüştünü ispatladım işte gecenin ve
günü layıkıyla yaşayıp içimde biriken tüm efkârı demleyip kendimi bir şekilde
avutmayı becerdim.
Her şey olacağına v/arıyor madem.
Çıkmadık candan ümit kesilmiyorsa
daha kaç can borcum var ki sayfanın başında duran o sefil kumarbaza?
Kibirli sözcükler durağından kalkıyor
madem rulet masası işim de olmaz hani kumarla gerçi en büyük kaybımı ben
biteviye vermişken…
Sahi, son bir şans daha tanır mı bana
kader, hani başımı yasladığım şu beyaz göğsünde bulutların akan yaşıma da
dayanamazken kaptan beni de alır mı gemisine…
Demir alma vaktidir gün ışımadan
toplamayalım bavulumu ve yeni günü enginlerde karşılamalıyım hem belli mi olur
ıslıklarken hayatı ıskaladığım tüm kötülüklerin ardından iyi ve mutlu olma
hakkımı da son bir kez kullanırım.
Çok çok çok teşekkür ediyorum
Var olun sevgili arkadaşlarım
Hayırlı akşamlar diliyorum güzel yüreklerinize.