Aşkımın alın teridir yazılası bir
şiirden de fazlası ve azık bildiğim sözcükler, hafız…
Ne de olsa aşk da şiir de canın
yongası.
Muhbiriyim yalnızlığın münazara
ettiğim
Ah, şu bitimsiz yangın.
Manen doluyum yaralarımdır bu aşkın
faizi
İmha edemediğim kadar nefreti ve
ihaneti
Bağcıklarımla süzülürüm yollarda
Ağ misali dolanır da sözcükler dilime
Yakarışım evrene bilinmeze
Nifak sokan değildir muhatabım
Görmezden gelenleri dahi görürüm ben
İnsan olmanın meali ile tutuşan
ruhuma d/okunandır kalem
İçten fethedildi kale’ m
Kalender bir mizaçla sıvadığım kadar
kollarımı
Kol kanat geren meleklerin süzüldüğü
her acının arası
Mola verdiğimse yazarak
Meram bildiğim ve tuttuğum her dilek
Dilemması yüreğin asılıyım ben gök
kubbeye
Ulaşılmazlığın hicabı ile körüklenen
kalbim
Kaybolduğum kadar dünyanın g/izinde
Savunduğumdur manevi zenginliğim
Mizacı belirsiz hayatın
Kaynayan kazan gibi kimse kazan
kaldıran
Dünde kalan yeniçeriler yeniden
girdiler hayatıma
Tepişen ayakları hüznün
Bol keseden sevip de lüzum gördüğüm
üzere
Miadı dolan bir ömrün bekası
Elbet saklıdır yarınların tininde
Tenimde yangın
Titrimse İlahi Aşka vurgun benliğim
Tebessüm ehli yüzümde varsın solsun
güller
Gül mizaçlı nice şiir
Daha yazacağımın da garantisi
Yoksa neye yarardı sevgi ve
hiçliğimin meali
Turuncudan güneş
Tutuşan varlığım ve çıktığım o dik
yokuş
Dilemması günün geceyi kasvetle
karşıladığım
Hazanın ihbarıdır içimdeki mevsim
Mevsimsiz gidenlere ve sevenlere
bitimsiz hasretim
Birden başladığım ikiye varamadığım
Aymazlığında sonsuzluğun
Yerle yeksan edilmiş mabedimde saklı
o bitimsiz matem
Mahrem olan hangi duyguysa yok
saydığım
İçimin yerleşkesi tekabül eder
binlerce şiire
Sırlarında aynanın görüp göreceğim
yine kendim
Kendimden başkasına meyletmediğim
Rabbim dışında yoktur de tek sahibim
Dikişleri attı hüzün yüklü yüreğin
Dikenlerim aralıksız battı hicranıma
Eşlik eden hali hazırda umuda dair
bir bekleyişin
Arifesi
O imsak vakti ki her sabah dört gözle
yolunu
Beklediğim
Bir duanın bir niyazın verdiği huzur
ve hikmeti
Mademki bana sundu evren
Çeperinde göğün
Çanak tutan kimse gözyaşıma
Kayıp bir gezegen misali
Uydusu olduğum sevginin yetmedi mi
insanlara?
İnfilak edilesi yüreğim
İması değil ifası dürüstlüğün ve
sevginin tok sesi
Derlediğim nice duygu safran sarısı
Beyazdan saçları yalnızlığın
Belki de çoktan bitti ömrün yarısı
Ve işte dünde kalan neyse özlemle yâd
ettiğim
Ansızın da içine düştüğüm dipsiz
kuyuda salınan
Nice taş
Üstüme açılan ateş
Şerh düşüyorum an’ a işte
Şiar edindiğim hangi duyguysa
Bir şiir bin şiir dahi yetmez bana hafız:
Ben ki sevginin kıblesinde saklı
fıtratımla
Kanat açmışken umutla aydınlık
yarınlara…