Prangalar vurulmuş mevsime:

Beyitlerini yutan çınar ağacı gibi

Her iklimde serili gördüğüm onca şiir

İçim kıyılırken atıştırdığım üç beş imge

Top yekûn infilak edeceğiz az sonra:

Bu kadar şiir fazla geliyor bedene.

 

Yakamozlar misal…

Damıttığım düşlerim

Esir kılındığım her güzergâh

Kök hücresinde şiirin

Bir adaksa adadığım

Emsali yok işte sıkıntıların.

 

Bir mimoza kadar savruk olabilir sağanağım

Nereye yağdığı belli değil gecenin

Ürkünç coğrafyalar kampüsünde

Tuttuğum ders notları gibiyim:

Ne çok tasnif ne çok izdiham

Yüz çektiğim bilmem kaçıncı sınav

İçimdeki şavkı da öldürdüler sonunda.

 

Yanlışlarımla s/alınıyorum

Alıngan sözcüklerden nemalandığım her dize

Kaybolduğum bir düşün de arka yakası

İstanbul gibi birbirine kavuşmayan iki sevgili gibi

Açlıkla boy ölçüşen illa ki

Yüreğin muhtırası.

Bir tezat izlek ki menevişlenen

Bir hoyrat rüzgar ki dağınıklığımın muadilidir

Nöbet tuttuğum gecede

Zafiyet yüklü uykusuzluk

Bir nota kadar berrak ve yalnız.

 

Duyulmazlığın indinde

Her vaveyla yüreğin de nakşı

Şimdi bir yeminde unutulduğum

Gölgemle avunduğum

Sonram Allah kerim, azizim.

 

Tıpası yok işte cümlelerin

Kazan kaldıran yüreğimle sevginin neferiyim:

Ne ala ne ala,

Yosun tutan hangi hatırat ise

Edemediğim tek veda:

Elbet kendime

Kaydım yok ki evrende:

Altı üstü üç beş rakam

Ulaşamadığım o rakım ki:

İstanbul’un sekizinci tepesi:

Çıkabildiğim kadar basamakları

Hizaya gelmeyen sefil benliğimle kaykıldığım

Eksen.

 

Akla zararım

Ant içtiğim çocukluğumda

Hala yarın gibi endişeliyim:

En çok da büyümeyi beceremedim.

 

Yaşımı aldım yasımı da:

Yaşsız bildiğim her gün anıldım yoklukla

Patavatsız kalbim

Sövdüğüm sadece kendime

İrkildiğim her gece:

Hani olur da yarına eremem

Ermeden hidayete kefen de giyemem.

 

Ölüm bir mukoza azizim:

Ne dünüm belli ne ikbalim:

Bir nefes ki içime çektiğim

Soyut bir halka s/alındığım

Bir somun ekmek yetmez mi neyime?

 

Sözcükler, öğün arası bir kıvanç,

Yalnızlık şiire vurulan her kırbaç:

Zamanlamam yanlış belki de

İçime bakamadığım her resimde

Bir sözcük kadar sıradan olmalıydım

Bir kitaptan alıntı belki de

Öykündüğüm sadece hiçlik mertebesinde

Bir kuşun kanadına asılı kaldığım

Çırpınan kalemimle sözlendiğim her düş ertesi.