Düşlerim yeşerdi hafız ama yetmedi asla yetmedi

Yatıya kalan hüzündü, hafız:

Hani, hani, düşlerimi telaffuz ettiğim alt belleğim

Miadı dolmadı madem ömrümün

Mizacıma da yenik düştüm nasıl ki bir ömür ben.

 

İçimde ihtilaf kuşları sökün eden

Gözlerimde yeşil parıltılar

Mizansene uyamadım asla

Bir yattım bir kalktım baktım ki:

Bir asır geçmiş üzerimden adeta sırtımdaki yük gibi

İçerlediğim kadar da şaşkınım

Çeşme başında nöbet tutan bir köy kızı olsaydım keşke

Ne şehre âşık olduğum ne de şiirlere

Ömür yitip gitmeden sevmeliyim daha çok ama kendimi

 

Zanlar ne ki zaman aşımına uğramış bir kere vicdan

Ve bunca insan

Harabe olmuş yüreğimden kat çıktığımsa

Şerh düştüğüm cennet içimin de iki yakasında saklı

Sarıklı mı düşlerim?

Sancılı mı yoksa gülüşlerim?

Sakin olmayı hep istedim

Gel gör ki coşkum ve heyecanım asla tükenmedi

Akabinde devasa bir sevgi yüreğimin de kat izinde saklı

İhbar ettiğimse içimde coşku dinmeyen o şarkı:

Hangisi mi?

Asla söylemem yoksa kırılır iğnesi

 

Kırılan kalbim darmadağın da ömrün sayfaları

Durduk yere sevip de yazmıyorum, hafız

Yeter ki kırılmasın yürekler nasıl ki her insanın içinde saklı

Kâbe…

Yetişen biri var nicesine tanıklık eden

Tutan biri var elimi

Varsın bir elim boş kalsın

Dolmaz mı sahi insanın çilesi?

 

Başım gözüm üstüne kaderim, kederim, hafız

Hafızamda saklı binlerce kayıt nasıl da izini

Sürdüğüm gizin devamı

Bir şiir derken bir hikâye

Kimine göre esir

Bana göre nesir her yazılan

Nesine yettim ki insanların durduk yere de ihbar

Etmiyorum içimdeki sancılı çocuğu

Hem nasıl da kolay/mış masum kalmak

İnsan da içini bozmadıktan sonra

Kat çıktığım ne çok merdiven

Hala bulamadım kendimi, verdiğim

Kayıpların ardından

Nesli tükenen bir türüm ben

Türediğimse inanç ve sevgiden

Umudun da t/aşkın mizacı

Elbet dolacak vadem

Direndiğim kadar kendime, kıymetim

Varsın bilinmesin, hafız

 

Nasıl ki enginliğime şahit Rabbim ve iyi niyetime

Karalar b/ağlamıyorum artık

Bak nasıl da pür-ü pak alnım

Sadece meleklerdir öpen

Bir de melekelerim nimeti Rabbin

Kanatlarımdaki yarayı da az evvel sardım

Sarıp da sarmaladığım İlahi Rüzgârı

Konuşlu olduğum kadar göğe

Kamp kurduğum devasa bahçeler nasıl ki yine Rabbin nezdinde

Kundaklansa da mabedim

Yaşatan biri var beni

Yazdıran da kalemi

Kelle koltukta yaşarken asla da korkmadım ölümden

 

İman gücüm, hafız: hem sen bilirsin beni Allah’tan sonra

Zaten sen ve ben değil miyiz adeta için için esen

Şems’in rüzgârı.

Çiçek miyim yoksa pervane mi?

G/izini sürdüğüm huzur asla da pervasız olmadım severken

Biraz pejmürde belki olsa da aykırı bu asra

Biraz hür olmanın hayalin kuran

En azından yazarken severken gerçek kıldım bunu.

 

Hüznüm, hafız ve hazan dolu ruhum

Gıybet edenlere asla itibar etmedim:

Ya, kulağıma çalınanlar?

Ya, beni benden çalanlar?

Çanlar çalıyor hafız:

Bak, ezan okunuyor:

Ey, yüce Rabbim sen daim kıl vatanımı ezan sesimi.

Varsın göçüp gideyim ansızın

Teyakkuzda geçti de ömrüm ne mi geçti elime?

Çok şey, hafız:

Bak, bak başıma dikim ve ödün vermeden yıldızlar saçan

Gözlerim…

Çok da özlerim hani gidenleri

Teselli bulduğum günde saklı mevcudiyetimi

Bahşeden Rabbime koşarım

Hem Allah rızası için sevmedim mi bunca zaman?