Kutsal bir dokunuş

Sabırsız bir vaveyla

Kundaklanmış yüreğimin masumiyeti saklı işte

Göğe eren b/akışında b/aşka dokunduğum

S/onsuzluğun da rüzgârı

Bazen cebbar bir fısıltı

Körebe oynayan gecenin karanlığı ne ki?

Ah, ıssızlığım dahi aydınlatırken evreni

Masum bir sevgiden ötesi yok işte.

 

Renkler aşan coşkuma

Kat çıkan mevsimden

Firar ettim edeceğim

Belki de yerle yeksan edilmiş ömrün ç/ağrısıdır

Azat edilmeyi dilediğim

Ah, o hüzün bahçesi:

S/alındığım kadar bir çiçek edasıyla

Zanlardan yana yok derdim asla

İman gücümde asılı her dua

Göğe kanat açan şu sessiz vaveyla

Hüznüme binaen

Sevmeyi en çok seven

Sevilmek ne ki?

Kabaran göğsümde

Tutkulu bir heceden yana yok derdim

Aşkla doğdum aşka bandım

Bir kez sefil benliğimi.

 

Mabedim mi matem yüklü?

Mahrem bir aşkın her zerresi

Tükendiğim de değil hani

Türettiğim nice dünya

Aşkı kardığım hüzün ve müridi iken aşkın

Tutuşan hecelerim ve kalemim

Kalesi elbet bunca hüzünlü rengin.

 

Bir resimsem asla çizilmemiş

En güzel şiirsem yazmaya doyamadığım

Bir kulpu yok madem varlığımın

Kutsalında aşkın

Sadece Rabbimi andığım

Anbean beyan ederken servetimi

Kuş kadar yüreğim mademki her şeyim

Misafir olduğum şu cihanda

Devindiğim her mısra

Çözülmezim elbet aşkın hatırına

Kandığım nice gün nice beyit

Hazanla örülü bahçem

Hala da bakıyorsam ömre pembe gözlerle.

 

Kızaran yanaklarım

Soluk teninde öfkeli mizaçların

İçtenliğime kefilim

En çok hatta tek bilen Rabbim madem

Allah’ın bildiğini neden saklayım kuldan?

 

Kölesi olduğum değil cihan

Tek zerremle yıkılan putlara ettiğim sitem

Andıkça aşkı ve rahmeti

Öykündüğüm cennet elbet sevginin ta kendisi.