Pusuya düşmüş bir düş idi aşk: şaibeli göğün metaneti sığınılası bir kayra bir ağacın gölgesi ve hulasası yalnızlığın en çok da şairin göğe diktiği mintanın tutuşan etekleri.

İlahi idi acılar ve idare lambasında geçti ömür:

Kömür gözlerinde sevgilinin, nidalar sürüklendi peşi sıra sözcüklerin ve kolaçan etmeden önünü arkasını şair öylesine düşüp de baş koydu ki yola.

Hüzündü sarkacın imgesi ve hüsranın beyanatı şiirler en çok da sessizliğe nazire eden gecenin iniltisi ve kordan heceler.

Üstü örtülü idi göğün ne de olsa mintanı yeni dikilmişti ve göçmen kuşlar bir süzüldü ki aşkın hitabesinde yanan ışık gibi ve göçtüler gece dinmeden ve sönmeden yüreği güneşin.

Hatırına kâinatın inci gibi dizildi yıldızlar: her biri pervasız ve şahsına münhasır.

Zühre Yıldızı tutuklu idi, Kutup ise yol vermişti içindeki iklime.

Samanyolu coştu ve Büyük Ayı sözlendi Küçük Ayı ile derken dertop oldu mehtap ve masum bir buse kondurdu göğün ak tenine.

Zümresiydi umudun her biri.

Zuhur eden gün ve gece.

Zimmetliydi aşk evrene ve devasa bir huzur en çok da iç açısı engin bir acı ile düşmüşken yola şair.

Yuhalandı öncesinde ama yılmadı.

Yolunu kesti kırk haramiler yenilmedi.

Ali Babanın Mağarası misali, şairin yüreği öylesine doluydu ki ve de zengin.

Fakir addedilen şair küsmedi evrene gerçi küstü kendine ama…

Azat edilesi bir köle gibi tutuklu olduğu aşka uzandı sonra ve uzaktan d/okundu tenine aşkın.

Yalnızlık bir rüzgârdı hayli sert esen.

Sessizlikse en büyük tepki ne zamanki şair bir kelam etse bir de selam verse, geri dönüşü olmayan.

Aşka adaklar adayan nicesi.

Şairin asası ise kalemi.

Bağrı yanan sözcükler zümresi elbet bağdaş kurduğu kadar yorgun mevsime şiir.

Esefle söylendi nice insan ve Araf’ta kaldı bazen dolunay.

Yol yakındı madem yine de uzak kılındı ama şair tabanları yanan kalemi ile kulaçladı kendini bekleyen bilinmezi.

Sökükleri kaçtı gözüne.

Sakıncaları yok saydı.

Söylenmedi bilakis sustu ve ruhu duymadı kuşların rahvan adımları atların gemlendi duygular gam yüklü notalar mimlendi ve inledi yer gök ne de olsa acının ibaresi idi bilinmezde saklı olan ve bilindik tek hece ile ihya oldu şairin yüreği ne de olsa aşk idi yerin göğün ümmeti.

Sırlar saklı.

Serler yüklü.

Sedeften ruhu.

Saf tuttuğu metaneti.

İklimler devindi aşk ile.

Rahmeti biledi evren meşk ile.

Neşreden geceden sökün etti yıldızlar ve şair bir bir kırptı yıldızları ve kırptı gözlerini ve gözüne kaçan yıldız tozuna sitem etti şair en çok da kendine kızdı sitem etti şair ne de olsa Yıldız’ın ta kendisi ve hasıydı hamt ettiği kadar vara yoğa yüklendi yükünü ve devirdi yüzünü aşktan yana sökün eden her sözcük mademki şairin yarasını iyileştirendi…

Şair yazdı.

Yıldızlar yandı.

Yalnızlık yoğruldu acıyla.

Yanık bağrı göğün serpildi aşkın izinde ve en çok şair sevdi en çok şiir sevildi ne de olsa aşk ve şiir, rütbesi idi şairin ve omuzlarında ışıl ışıl parlayan nice yıldız dolu apolet…