Naftalin kokulu unutulmuş bir
çocukluk en çok da yalnızlığın mesken tuttuğu hele ki havada uçuşan yaftalar
yok mu…
Ne ısrarla dolanıyorum ne de israf
ediyorum sevgimi: ıslıklandığımdan da fazlasını ıskalıyorum ve güneşin rengi
hiç değişmiyor üstelik gözlerimden tek damla dahi yaş düşmüyor, üşümüyorum da.
Gökte yamalı bir duygu sarmalı
belirmemişken ve parmaklarımdaki boğumlar ve çalınmamış çocuk neşem saklı tozlu
kayıtlarında tarihin üstelik miskince yaşamadığım günler…
O kısacık okul yolu, okul formam
ütülü ruhum da ve duygularım azıcık kırışmaya mı başlamış ne?
Asaletin ne olduğu henüz
sorgulanmazken ve rutin kontroller okul kapısında elbet saçlarım atkuyruğu ya
da örülü ve her birimiz nasıl da görgülüyüz. Uçuşan gülücükler saklı havada
ardı ardası kesilmeyen bir heyecan ve kısacık molalar ders arasında elbet en
sevdiğim zaman ne zamanki kantinin yolunu tutayım illa ki tadella kokusu
çalınıyor burnuma en sevdiğim ders başlayana kadar çikolata ile bütünleşen ruhum.
Tanrısal bir sessizlik saklı
koridorlarda elbet dersimiz matematik sonra tarih derken İngilizce elbet ek
ders aldığım bir ikinci dil ne de olsa alışkının Hitler yönetimine tıpkı
artikelleri ezberlerken aldığım ders notları:
Der, die, das.
İçimde henüz uçurum yok ama uçuşan
saçlarım var en çok da mutlu olduğum zamanları bir bir alt belleğime
gönderiyorum ve kıvançla yaşıyorum sonuçta Anadolu Lisesi sınavını tek kursa
gitmeden kazanmışım ve sözüm ona hayattaki en büyük kazancım üstelik ailemin
benimle gurur duyması adına yaptığım ilk hata.
Mesleğim öğrencilik üstelik
bilmiyorum da müzmin bir öğrenci olacağımı sanırım emir almak asılı yaka kartım
olarak ve ufacık boyumla tombul bacaklarımla koşturuyorum okulla ev arası.
Öncesinde sadece kız öğrencilerin
devam ettiği bir kız lisesine kaydımı yaptırıyorum ama ansızın ailemde hâsıl
olan o kibirli ebeveyn havası ne de olsa yabancı dil ağırlıklı bir eğitimin
benim için bir kazanım olacağı inancı ile son anda kaydımı alıyorlar kız
lisesinden ve işte ikinci askeriye sığınağım: tüm gün eğitim göreceğim yarı
açık ceza evim ve ders bitti mi on dakikalık mesafedeki evime koşa koşa
gidiyorum.
Ola ki on birinci dakikada kapı
zilini çalayım…
Bu asla mümkün değil ki bir kere
yeltenmişken evdekiler okulu ayağa kaldırıyorlar.
Dolu dolu geçen yedi senem okulda ve
tüm yüreğimle inanıyorum sınıfımın en sevilen öğrencilerinden olduğumu ama
bilmiyorum da yavaş yavaş öldüğümü ve gözüm kapalı tamamlıyorum tahsilimi o
okulda.
Havada uçuşan polenler elbet alerjik
olduğum için bünyem hapşırmaya başlıyorum.
Terlemem yasak ve sokakta oynamam da.
Ama mutlu olmayı becerdiğim yıllar ve
koğuşun en sadık eriyim üstelik bilmiyorum de içimdeki çocuğu ve mutluluğu
erittiğimi.
Asılı olduğum bir hayat işte ve
sayısız uçurum beni bekliyor atlamam için ama ben evde yaz tatilinde ip
atlıyorum ve alt komşu bunu bile çok görüyor demek oluyor ki eğlence ve spor
denen mekanizma ağır aksak çalışıyor.
Milli bayramlar elbet tüm okul
törenlere ya seyirci olarak gidiyor ya da faaliyette bulunmak adına ama ben
eğlence engelliyim ve hayatımda bir kere bile izin koparamıyorum ailemden altı
üstü Gençlik bayramı ya da Çocuk bayramı ama benim daha o gün elimden alınmışı
çocuk ve genç olma hakkım elbet ev hapsimde sadece televizyondan seyrediyorum gösterileri.
Şekillenen karakter en çok da
disiplin baskın kılınmışken.
İnanın ki gerisi yok ve ilerisi de.
Dökümlü etekleri gök kuşağının ama
bizim buralara kolay kolay ulaşmaz gök kuşağı.
Yine de özlüyorum o günlerimi ne de
olsa kalabalık bir aile iken ölümün adını dahi bilmediğim hayatımın ilk on
yılı.
Sonra çeyrek asır adeta çeyrek
altında asılı bir kurban gibi ek baskılar ve disiplin mizaçlı bir hayat
uyarlaması yapıyorum kendime üstelik içimdeki baskın sesi susturduğum bir hayat
ne de olsa dış ses hep baskın olan ve başat duygular mercek altında hem yüksek
sesle gülmek bile suç hele ki sokağın ortasında.
Güne uyarladık mı maziyi değişen çok
şey de yok hani üstelik eklenen yeni kanun hükmünde kararnameler var ve her
biri anında geçiyor yürürlükten.
Dünü g/özlerken günü şekillendirirken
sadece haysiyet ve onur başlığı altına yerleştirilmiş bir hayat gelin görün ki
öylesine sapkın zihniyetler beliriyor ki yanı başımda ve zihinlerde nice
şablon.
Sahi, kimim ben kimim?
Özgürlüğün sadece lafta kaldığı.
Özgünlüğünse suç addedildiği.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz kutlu
olsun gerçi benim aklım Çocuk Bayramında takılı kalmışken…
Baskın dış ses ve erkek egemen bir
toplum belki de bu yüzden içimdeki çocuğu öldürmekten acizim aslında genelde
yaptırım gücüm olmadığı için sadece kalem d/okunurken içimdeki sayısız yaraya
ve yamalı göğün, şaşkın mizaçlı kuşu olarak uçuyor ve kuş bakışı yaşıyorum
hayatı en çok da içimi didiklerken ve uçuşan polenler gibi hala medet umuyorum
hem bahardan hem hayattan…