Rengi olmayan hayallerin gözünü kısıp
da ufka odaklandığı.
Yüreğin reçinesinde saklı bir zerre
iken umudun ç/ağrısı.
Acılar ne hikmetse büyüyen ve açılan
umut penceresinde saklı sessizlik belki küçük bir ses bir çığlık ve işte peşine
düştüğümüz feryadı mutlu bir nidaya dönüştürmek adına.
Hüzün yüklü küfemiz.
Hüzün yüklü kefesi evrenin.
Düne nispeten daha da üzgün yine de
umudu elden bırakmadan o dik yokuşu hızlıca çıkmaktayız düşe kalka olsa bile
pes etmeden.
Mizacı yitik gülüşlerin.
Gülümsemeler saklı ruhta ama
beklemedeyiz yeniden doğan gün ışığında yeni canlar kurtarmak adına canhıraş
mücadele etmekteyiz.
Yüreğimiz bir inancımız bir.
Düşler değil cepten düşler bilakis
gerçek olsun diye çırpınışlar.
Zimmetli olduğumuz evren ve yasalar
lakin yası da yaşı da henüz yasa bellemedik ve illa ki yeni mucizelere tanık
olacaktır bu ülke bu güzel vatan.
Şarkılar mı?
Suskun her biri.
Şiirler mi?
Çığırtkan şair.
Hüzün mü?
Hayli ağır bir yük Sağır Sultan bile
en ufak fısıltıya kulak kabartmışken top yekûn firardayız tok yekûn peşinde
yanması muhtemel ışığın ne soluk ne silik ne de sıradan.
Sıra dışı bir bekleyiş bu ruhu ve
ufku yarınlara taşıyan.
Sözcükler basireti b/ağlanmış iklime
kafa tutan.
Buz tutsa ne ki zemin yeter ki
yürekler çağlasın yeter ki yürekler üşümesin.
İhbar edeceğimiz hiçbir şey yok ve
kabullendik kaderi.
Lakin kederi içimize sindiremedik ve
ansızın bir can derken bir can daha kurtarmak adına seferberiz işte.
Yıkıldı binalar ama biz yıkılmadık.
Yakılan gemiler ve limanlar lakin
bizler yakmadık sadece hazırlıksız yakalandık ve işte kaçan ipin ucunu
yakalamaya çalışıyoruz.
Yiten.
Biten.
Sonlanan…
Hayır, henüz hiçbir şey sonlanmadı.
Yutan ve kusan mı?
Asla benzemeyiz biz başkalarına ve
öylesine ılımandır ki yürek iklimimiz ve işte evrenin çağrısında seferberlik
ilan ettik ve ant içtik ve ar bildik:
Bu memleket bizim.
Bu insanlar bizim insanımız.
İfa ettiğimiz kadar da örnek teşkil
etmedik mi tüm dünyaya?
Bizler asil kanımızdaki coşku ile bu
memleketi baştan inşa etmedik mi?
Ve işte yıkılan ve virane addedilen
onca şehir…
Ne öksüz ne yetim.
Devlet baba.
Devlet ana.
Yurdumun insanı: kadın-erkek kim
olursa olsun yaşlı ya da çocuk: bizler umudun yerleşkesinde saklı tuttuğumuz
kadar iman gücünü illa ki yeteceğiz birbirimize.
Yelken açtık.
Bayrak açtık.
Kollarımızı açtık.
Başımız dik yürekte saklı olsa da
yangın biz inançla ve umutla söndüreceğiz bu ateşi ve bu ateşi İlahi Ateşe
meyledip de sekeceğiz bir bir.
Zaman tükeniyor.
Umutlarsa asla.
Güzel Mevla’mız bize hep mucizeler
sunmadı mı öncesinde?
Mevsim kış:
Hava şartları ağır.
İnsanlar üşüyor ve aç mı?
Elbette bizler de tok yatmıyoruz ve
yalın ayak basıyoruz kara onlar üşürken üşümemek mümkün mü?
Gölgeler firarda.
İnsanlıksa iman gücünde saklı.
Yeteriz birbirimize yatsak da yatak
döşek asılı kaldığımız kadar bilinmezin nezdinde vicdanımız hür ve rahat çünkü
paylaşmayı ve yardımlaşmayı hep şiar edindi bu millet bir ömür boyunca.
Haydi Bismillah.
Ey, Rabbim, senden istiyoruz:
Kanatlandık bir kere madem kat
izindeyiz ömrün kat ettiğimiz yolun peşinde rengimiz beyaz ve masum yürekler
çırpınırken elbet dinecek bu acı sönecek bu yangın.