Card image cap
Yol

Kırık bir düşün sazını çalıyorum madem ve işte matem denizinde sürükleniyorum elbet sessizce kırılan kalbimle sağır olmuş kulakların da hicap yüklü serzenişlerine vakıf olmanın verdiği hüzünle.

Hüznümden mesul olan ben miyim yani hatta bu, suç unsuru addedilmişken bir de sebebiyet veren sür git zincirleme hüzün trenine?

Yalanım yok, yok işte.

Yalancı şahitlere söyleyecek tek sözüm de yok ama inancımla sabır ediyor ve direniyorum.

Neye direndiğimi de sormasın kimseler çünkü anlatmanın hiçbir faydasını görmedim üstüne üstük çamurlar sıçradı üstüme ve ben sessizce Ulu Çınarıma sığındım hem sınandığıma da hiç kimselerin olmadığı kadar vakıf iken.

Temcit pilavı gibi her gün ve bunu göz ardı edip devasa bir umutla seriliyorum yeni güne gel gör ki gecenin ve gececilerin tayin ettiği saçmalıklarla yakalanıyorum yeniden bu suni ve nefret dolu rüzgara.

Şiar edinmekse aşkı…

Aşka âşık olmaksa ve de…

Kalp gözümle pekiyi aram ve sancılı son üç beş yılın ardından sonra bana bahşedilen ve hala da alışamadım varlığına ve ne zamanki kalp gözümü görmezden geleyim başımı dertten alamıyorum.

Ki mükemmel bir Mümin olmak adına çabalarımı daha çok son zamanlara yayarken ve gün içinde herhangi bir an üstelik dünyevi bir meşgale ileyken bile haiz olduğum o kıyama durma duygusu. Başımı secdeye koyarken hissedeceğimi günün hemen hemen her anında hissettiğim.

Şikâyet etme hakkım var mı sahi?

G/izin soluğunu duyuyorum ve ansızın soluyorum sonra da nihayete eriyorum: neyin mi?

Asla hız kesmeyen yaşama sevincim ve coşkum ve ansızın sonlanmasına sebep olan saçmalıklar ki ben neyin derdindeyim insanlar neyin derdinde?

Ön yargısız yaşamak iken şiar edinilmesi gereken illa ki ön sözü ile çıkıyorlar karşıma ve idam sehpam portatif.

Sözcüklerse yaşama sevincime iştirak eden akabinde devasa bir rahmet ve işte yağmur bulutları ile yağıyorum sağanağa teslim olmuş ruhum ve sefil kalemim bir de çocukça bir coşkuyla ben evreni selamlayıp içime sokmak isterken.

Sevmeme izin vermeyenler.

Ki sevilmeyi çoktan geçtim.

Elbet büyüyen bir sevgiyi sonlandıracak halim yok bu anlamda içimdeki huzuru kalıcı kılan eşlik eden bu sevgiyi armağan etmek güzel insanlara ve bu da yetmiyor ve işte o noktaya varmak üzere iken…

Varmaksa hidayete daha çok yolum var ve biliyorum ki daha çok acı çekmeliyim ve de güzel Rabbim mademki hüzünlü kalbi en seven kâinatta.

Dertler.

Tasalar.

Dermanı sadece O’nda bu anlamda artık kimseye de bir şey demiyorum çünkü konuşmak adına takatim de kalmadı üstelik hayatımda yaşadığım saçmalıkları ve üstüme püskürtülen bu ejderha ateşini ve sıkıntıyı kime nasıl izah ederim ki?

Çalınan çok şeyim var bir de haberim olmadan çalınan hayallerim ki ben bile fark etmemişken kurduğum hayallerimi bir gün ansızın gerçekleştiğini görüp bunu paylaştığım bin yıllık dostum ve kısa bir süre sonra rast geldiğim ki benim yürüdüğüm yolda ayağımın altındaki halıyı çoktan sermiş ve gözlerini sözlerini kaçırıyor benden.

Dikenlerim elbette var ama hep kendime batırdığım.

Üstelik bir çiçek olarak dünyaya gelmek benim elimde olan bir şey değildi bu anlamda solarak soluyorum hayatı ve yaşayarak sevgiyle ve umutla ve inançla açan yediverenlerimin sekizi birden ansızın soluyor.

Boynumu asla bükmem bükemem de gerçi yetim varlığımla bu, çok olası ama başım hiç olmadığı kadar dik dünya denen bu hengâmede ve bilsinler ki başım sadece Allah katında kıldan ince.

Sezgilerim.

Ah, bir de sonlanmayan ezgilerim.

Elbette duyamıyorsunuz ve hissedemiyorsunuz an itibari ile ama bilin ki sizi seviyorum ve sevilmek de her insan gibi yürekten istediğim üstelik kimin beni sevip sevmediğine de önemsemeden ben insanları yüreğimle ve karşılıksız seviyorum.

İzafi bir mutluluk değil bu gerçi kimseler göremiyor hatta zaman zaman alaya alıyorlar ama…

Yalanım da yok şükürler olsun ki.

Sözcüklerim azıcık yangın sonrası kurtarılmış ucu yanık mektuplarda salınmıyor da üstelik…

Hayatın ket vurduğu mu?

Yoksa bunca şeye ket vurulduğu için midir bu içimdeki coşku elbet yazıya döktüğüm ve yazgım ne diyorsa elbet başım gözüm üstüne.

Yazım hangi fontta mı?

Yazgımsa hayallerimin neferi.

Yorgunluğum mu?

Daha ne kadar sevdim ve yazdım ki?

Hayata ve yaşamaya başlayalı daha sekiz sene oldu ve ben sadece sekiz yaşında bir çocuğum çünkü öncesinde kalemim metruk bir evde ölüm uykusuna dalmıştı ve işte yazmaya başladığım gün yeniden doğdum ben ve miladımdır kalemimle tanıştığım o ilk gün ve gece.

Yazmak için sebeplerim var hele ki bir ömürlük suskunluğun peşi sıra bana mademki lütfedildi bu yazma aşkı…

Sevmek içinse sebep bile aramıyorum sadece kalbim, sev, diyor.

Sebep ararsam katlanıyor üstelik sevme arzum.

Üstüne üstük kendimle uzlaşmak zorundayım ve kendimi yok sayıp ihmal etmişken bunca sene kendimi sevmek adına da daha çok yolum var ve yapmam gerekenler.

Mutsuzluğun gölgesi değildir geceye eşlik eden hüzün sadece manevi bir dünyanın kapısından adım atıp da koşma isteğimdir Rabbimin izniyle de katıksız iyi ve sevgi dolu bir insan olmak ve…

Çevremdeki tüm olumsuzlukları görmezden gelip bir kere de yemin etmişken asla birilerine benzememeye ve işte şahsına münhasır edimlerle ve duygularla ve kalemim de izin verdiği sürece ben sadece umudu şiar edindim inancın doğasında saklı sevgi dolu bir dünyayı Rabbim bizlere daha ilk gün bahşetmişken…

Sevdiğim kadar dualarımda saklı tuttuğum o kadar çok insan var ki elbet huzura sevk eden ve dünya nimetlerine olan uzaklığımla bazen hatta genelde yadırgansam da yakın çevrem tarafından lakin ben Allah rızası için çıktım bu yola ve sadece O’nun izni ile yolumdan da kimse alıkoyamaz beni…