Düşlerimin tarhında bir yürekten
diğerine seken iklim gibiyim varsın olsun olmayayım hayatımın baharında aşkın
şivesinde saklı şarkılar gibiyim…
Hecelediğim dünüm var ve ben bir
rüzgârım: bergüzarı ömrün yana yakıla yaşamadığım kadar b/eşiğindeyim de hicabın
ve hicranın…
Aşka meylettiğim.
Hüznü kıblem bellediğim…
Bir elin nesi var ya iki elin sesi…
Sürümü yüreğin belki de sürü
psikolojinden uzakta kalmış kıvırcıklı saçlı bir koyun bile değilim.
Yola koyuldum bir ikindi vakti ama
varamadım gideceğim yere.
Yoldan çıktı düşüncelerim ve
meddücezrinde hayatın derin hisler beslediğim tüm yitip gidenlere aşkın
rahmetin ve sevdiklerimin hatırına kapadım da çenemi dengim olsun olmasın her
kimse azımsandığım ve küçümsendiğim kadar mealim bildim iyi niyeti.
Sapır sapır dökülen hecelerim var
misilleme yapan ve hipotenüsüyüm gök kubbenin bazense eş kenarlı bir üçgen
bazen kaosa yenik düştüğüm bazen kara bir de yamuk yapanlara ses etmeden yamuk
bildiğim hangi açı ise acındıranlara rağbet etmediğim.
Gönlün güzergâhı.
Yalnızlığın kale duvarları.
Kalemin yettiği bazen sözcüklerin
yittiği.
Karambole gitmiş ömrümün de şaşkın
bakiyesi.
Kar-zarar hesabı yapmaktan artık
vazgeçtiğim…
Hulasası duyguların ve rakımı olmayan
sonsuzluğun rakamlarının yine sonsuz permütasyon bildiğim kadar iç dünyamın
hayalleri ve tahminleri bazen şeşi beş bazense attığım iken düşeş bense
düşesiyim içimdeki krallığın ve kendime yettiğim bazen yatıya kaldığım bazense
yatır meziyeti ile içimin türbesinde Rabbin gücünde sevdiğim ve sınandığım
kadar sabır ve şükür yüklüyüm.
Rengim beyaz.
Mizacım mı?
Kıblem ışıl ışıl.
Miracım mı?
Hazanım: evet.
Baharım da belki de bekası duyguların
ve aksayan ayakları rüzgârın elbet konuşlu olduğum o devasa pervaz bense
pervasız bir rüzgârım.
Gönlümün günbegün yükselen çıtası.
Aşkın da şahikası.
Bir konduğum bir göçtüğüm.
Renkli simler dünyası.
Gözüme mil çekenler.
Bir de mimleyenler.
Bense imgelerin tezahür ettiği hayal
ötesi bir dünyadayım.
Radarım.
Kantarım.
Aman da aman: nasıl da hamaratım.
Aşkın gönyesi yüreğin zevcesi ve
imanın secdesi.
Hırpalanmış benlik ne ki?
İndinde evrenin saklı olduğum mazinin
eşsiz güftesi elbet kelimelere döktüğüm elbet güfteleri zeminden söktüğüm elbet
besteleri kulağımda çınlayan elbet evreleri bir kayıp bir ayıp iken bilinmezin.
Hüzün bir redif.
Aşksa bir keşiş.
Hazan mekânım.
Gönlümse mabedim.
Mahremim ve matemim mademki aşkın
inhisarında açan solan bir çiçeğim asla da yok kuyruk acım hınca hınç kuyrukta
kapışanlardan uzak bir başıma kendime yetmeyi bilenim.
Günlerim makber.
Yalnızlıksa kader.
Geceme eşlik eden rüzgâr.
Ser verdiğim yetmezmiş gibi verdiğim
sırlarım da asla saklı değilken mezara kadar.
Bir kavşaksa yaşamak.
Şiar edindiğim aşk ve şakağıma dayalı
nice şiir.
Yettikçe ömür.
Biledikçe keder.
Aşkın erdiği en üst noktada varsıl
bir gölgeyim gel gör ki her zerremle ait olduğum evren ve sadık olduğum ve
kulluk ettiğim yüce Huda nasıl da sevdalı bir makberdir dünde kalan ve sevgim
mahşere kadar ve metanetim ve istikbalim ve de mazim aydınlık ve engin
hayallerin tutuştuğu yüreğimde tek kıvılcımın dahi yettiği aralıksız haiz
olduğum İlahi Ateşin nezdinde günbegün büyüyen inancım ve umudumla saklı
olduğum sonsuzluğun çağırdığı İlahi Işıkta şükürler olsun ki yolum hep aydınlık
ve de rüzgârlı ki üşütmeyen ve ısıtan ılık rüzgârın esintisinde huzur
bulduğumdur tek gerçek elbet şerh düştüğüm İlahi Aşkın kıblesinde saklı iken
tüm muradım…