Şimdi bir kuş olmak vardı, ya…
Latife yaptım, azizim kuşun hasıdır
içimde saklı…
Sökün etti edecek ruhumdaki kat izi
Katlandığım defalarca kat ettiğim
ömrün mezar taşına yazılı
Akide şekeri ikramım bayram
arifesinde
Atıfta bulunduğum her acı açamadığım
kalbimin
Yongası mahiyetinde
Üstü örtülü ruhumun…
Gecenin peşkeş çektiği karanlığa
asılı tutulan nutkum
Bir mealdir ki kıpraşan içimde
Meylettiğim mevsimlerden mevsimlere
Geçiş yaptığım kalp izi kalp gözü
Pekişen bir hasret kendime
İçtimada geçen ömrün tadı mı kaldı
yoksa damağımda?
Örtüştüğüm her yeni gün her yeni
darbe
İzbelerde yaşıyormuşçasına
Sökün eden yalnızlığım
Hicvinde sözcüklerin ket vurulan
varlığım.
Bir bilinmezdir tahakkuk eden
Yaslı ve o gözü yaşlı şiirden
Medet umduğum kadar
Hem nazenin hem vakur
Kayıp bir minvalde örtüşen kederim
Kaderin nüansı bir sözcükten
Yeniden doğarcasına
Yâd edilesi ne mi kaldı bir kuru
canımdan başka?
Ağırlığı külçelerce hüznün
Azabı derin tükenmez iken serzenişim
Müridi olduğum duyguların verdiği hüküm
Benzersiz bir rüzgârdır içime esen
Yel aldı götürdü işte dökülen
yapraklarıma
Baş koyduğum şu topraktı geldiğim
gideceğim tek istikamet
Narı nuru bitimsiz güncem
Nezaket yüklü olsa ne ki güftem?
Naraları azgın dalgalar gibi
Nidaları sessizliğimin tozutan iklim
gibi
Ney sesinde saklı huzur
Kat izinde kayıtlı ömür
Şeceresi dünün
Sandukamda saklı ütülü mendillerim
Bir bayram sabahı gitmek vardı ya
kendinden…
Bayramı ziyan eden hangi zindanda
saklanmışsa
Karanlığın israfı güneşin kaybolan
ışığı ve esrarı
Bir külfetmiş meğer sevmek
Kusur etmekmiş çok da güvenmek
Kasıtlı kasıtsız geçenler önümden
Ezilmek şöyle dursun
Hali hazırda başım dik ve duruşum
Meylettiğim huzurdan ötesi
Mahal verdikçe insanlar nasıl da
karanlığın kölesi.
Aydınlığın nezdinde
Aymazlığında gölgelerin
İştirak eden bir mahkeme adeta
Kimse beyan eden verilmiş hükümlerin
Tecrit ettiği bir gün ki
Kayıpların gölgesine sinen izi
Yok saydıkça benliğimi
Varlığıma atıfta bulunduğum şu şiiri
Kuşandım ya belime…
Konuşlu olduğum mademki en tepe
Zirvelerin yıldızı
Yeryüzünün çiçeği
Araf’ta kalmış bir ruh ki
Benliğin bitimsiz dirayeti
Ve işte çıktığım cenk
Savaştığım kaç cephe
Kaçın kurasıymış gölgeler
İstifli bedenime
Kayıplarda gezinen bir meal mahal
veren ölüme
Dökülen günahlarım
Dökümlü eteklerinde güneşin ayın
Şiarımsa ufukta saklı ve tutuklu.
Kâh zemheri kâh dinmeyen yeli
Savurduğum kadar sözcüklerimi
Bir avuntu olsa ne ki şiirin imgeleri
Şerh düşülesi umut
Şavkı ruhun tükendikçe izi her sözcük
Bir minval ki yalnızlığın gövde
gösterisi
Her mahal verdiğinde kıyılan içim
İzdiham yüklü bir neferim
Kayrasında sevginin kayıp bir mısraa
tüneyip de göç ettiğim
Dünyanın çivisi çoktan çıktı madem
Avunduğum kadar şiirlerimle
azalacaktır da yasını tuttuğum…
Her gizem her dönemeç her kavşak
Layığı ile yaşamanın bedeli olsa olsa
yalnızlık
Terk edilmişliğin kuytusunda
Duymasa da bir Allah’ın kulu
Yeter ki kalayım Rabbimle baş başa…