Mevsimdi özrünü sunan elbet top yekûn firar kimse aşka ne hacet, diyen bilemezdi çekilen efkârı: hasretin otağı kurduğu o devasa çeperde saklıydı acı en çok da aşkın meali iken çaresizlik elbet yankısı ta şehrin diğer yakasından duyulan bir feryat.

 

 

 

 

Bir vaveyla göğü kundaklayan

Yalnızlığın çan sesinde saklı muhtevası yüreğin

Her dehlizde tümsek

Her tümsekte sek sek oynayan sefalet

Acıya düşkündü şair

Şaire düşkündü aşk

Aşka düşkün acı ve hasret

Bir noktadan başlayan sonsuzluk

En çok da mahiyeti iken onsuzluk.

 

Lal duygular nal topladı

Aşklar hale yangınsa sırlar yüklü

Mavinin çekincesinde yalan yoktu

Gerçekti aşk ve şair

Yılgındı şehir ve özlem

Varlık dediğin hiçlik

Azı bilen ve yetinen her şiir

Gel gör ki şiire doymuyordu ufuk

 

Rengi kasvetli gökyüzü

Fakat pembeydi içinde saklı sihirli neşe

Hüzne delalet olsa da zaman zaman

Gaipten gelen coşkunun asasında saklı eli

El dediği kimlik

Olsa da yabancı

Yerlisiydi şair sevginin.

 

Sevgiyi şiar edinen her hece

Kekeleyen imgeler

Top yekûn firar etti yalnızlık ve ahvali

Kükreyen bir su küresi

İçinde saklıydı o tek zerre

Hani meşrebi ve mezhebi sevgi olan

Bazense yalnızlığı ile tefe konan

Külüstürdü düşkünlüğü düne

Dünün saltanatı ile gezinen gölgesinden

Dahi firar etmişken şair.

 

En çok içre dönük bir tutku

Aşkın şahikasına tünemiş binlerce hece

Kayrası ömrün

Kefil olduğu kadar ülküsüne içindeki külün

Külliyen yalandı hayat

Misafir olduğu kadar sıra dışı bir hasret

Bir neferdi işte konuşlu olduğu

Kölesi değildi ama emre amade bir yürek

Hangi lisandı sahi daha çok sevebilmek?

 

Elbet öykündüğü sadece insanlık

Düşkün olduğu kadar içinden taşan rahmet

Emsalsiz bir yorgunluğa ne hacet?

Ne zamanki serilse şiire tek yürek

Kürediği kadar hayatı kandığı her izlekte saklıydı

Mutluluğa kucak açtığına biat

Aşkla ettiği ibadet

Aşka ve Rabbine sadık bir hürmet ki

İliklerine kadar haiz olduğu ufukta saklı umut.