Yeni̇ bi̇r güne ve umuda meyletmek
Bir alıntı ise tahayyül ettiğim, düş
birikintisine basıp da üstüme sıçrayan gizemi saklamak gözlerden ve pervasız
bir düşü alıkoymak koynumda yoksa karabasanların hâsıl olduğu bir zihnin
pervazında gerçekleri unutmak adına sihirli bir değnek mi dilemek boşluktan
içine düşülesi bir aşkın da verdiği acı kadar katıksız isen duyulan sevgi.
Göğün nazarında bir bulut konan
yüreğinize.
Belki bir komut verilen, Hakkın
nazarında göz ucuyla bakmak sona ve güven telkin eden bir atlayışla huzuruna
çıkmak.
Karalar b/ağlayan bir yemin belki de
ölümü telaffuz ettiğiniz her çaresizlikte bir buse kondurmak kadere ve el
sıkışmak sonla elbet mucidi güzelliklerin sahip olduğunuz hayal gücünüz de
tükenmişken nihayetinde.
Saklı sırlar da yok hani.
Ne ayıbınız ne de savunacağız bir
günahınız da yok aslında bir suça ortak olmuşluğunuz yoksunluğun kırbacı ile
şahlanan dizelerden sıyrılıp dizlerinizin çöktüğü bir sessizlik ve en acımasız
çığlık yaşlarınızın gürültüsü ile ortasından ikiye ayrılan gök kubbe ve
meleklerin sıralandığı o kavis ki aksinde yüreğinizin peyda olan cennet bahçesi
elbet dünyanın da asla muadili değilken sadece sarkıtılan ipe tırmanıp da
varacağınız istikamet.
Boyutsuzluğa serilen duygularım var misal
ve bir asra denk düşen bir zaman dilimi ki göründüğü kadarıyla tek bir güne
denk gelen.
Israrlı bir yalnızlık eşlik eden.
Öyle bir hasret ki telaffuz edilmesi imkânsız.
Mevla’nın nazarında ne olduğunuz
değil insanlar için önem arz eden elbette gözlerine kaçan bir kirpik gibi görüş
alanına girdiğiniz ve için için bildiğiniz ki; önem arz edilen sadece rüzgârın
estiği yön ve kuvvetle muhtemel güçsüzlüğünüz ile basamak bildiğiniz hidayet
merdiveninde düşmeniz olası olsa bile düşebileceğiniz bir boşluk da yok artık
sizi bekleyen sadece cennetin kokusu ve çağrısı.
Sözcükler.
Yitimi olan ne ise sözcükle eşleşmesi
için yoğunlaştığınız iklimde karamel tadında idi belki de önceki hayatınız.
Anda saklı olandan çıkıp da yola
yarın başlığı altında bir hayalet ormanında belki de üstüne çıktığınız o
anlamsız koşu bandında pervasızca salınan görüntüler.
Gün mizaçlı bir düş ise gördüğünüz.
Gece mizaçlı bir şiir ise imgelerini
ördüğünüz.
Belki de bir martaval ve ötenazi
yapılan mutluluk ki dünyanın yalancı sunumunda insanların gözünü kamaştıran ve
siz gönül gözünüzle yaşarken dünyanın bahşettiklerinde asla da gözünüzün
olmadığı…
Bir aşkın kahramanı iken şiirler.
Acının da muadili iken içine
saklandığınız her yazı.
Bir kerevet belki de noktayı koyup
günü tamamladığınız lakin gecenin küfesinde saklı iken acılar.
Belki de bir x-rey cihazı her
duygunun açılımı bir şiire denk düşerken belki bir şiir olmak adına çıkıp da
yola şirin bir gülücüğün asılı kaldığı gökyüzü ekranında denk düştüğünüz bir
çiy tanesi mi Hakkın rahmeti?
Sözcükler…
Yetindiğiniz kadar yitip gittiğiniz
ve yetim düşlerin değil asla kabul görmeyen yetileriniz ile attığınız
taklalarla sakatlanma ihtimalini de yok sayıp aralıksız el uzattığınız nice
insan.
İnancın muhtevasında bir zerreyi bir
evrene mal eden inancınız elbet ve her nedense kendinizi fazlalık olarak
görmeyi şerh düşen saklı bir adalet insan ikliminde ve hali hazırda Allah
yolunda kim varsa sadece dokunmak yüreğine dokundurmadan onu bunu sadece anlam
olmak adına adı olmayan duygulardan inşa ettiğiniz dünya.
Hiçliğin merkezi.
Belki de hüviyet addedilen kaleminiz
ve sevgiyle adınızın başına getirdiğiniz her yaralı sıfat ya da ön görülen ve
kabul etmekten başka da çareniz yokken.
İnfilak eden günün ardında kalan
tortudan bir nehre dökülmek adına o tek su damlası iken ruhunuzun hıçkırığı
hala meyletmek yeni güne ve umuda belki de imkânsızı dilemek…
Hayal bu ya…