Düşlerim asla muğlak değil çünkü
radarına takılıyım umudun ve aşkla ve hüzünle pişen yüreğim…
Maviden mintanım ve minyatür bir
heykelim ben lakin putları yıktığım pot devirdiğim kadar Rabbine ve aşka
sevdalı…
Bir mimoza bahçesidir içimde dikili
bense kalıp yargıları sonlandırıp çiçek olmanın bilinci ile aralıksız açıp
solmaktayım ve işte yazgıma sirayet ve riayet ettiğim kadar Rabbimin bana on
sene evvel bahşettiği yazma sevdam.
Asılıyım kubbede.
Sarı benizli bir bulutum da çünkü ben
güneşe aşığım ve güneşten aldım rengimi bir o kadar geceyle meşk ettiğim ve
rıza gösterdi mi Rabbim kalemi elime alıp yazdığım…
Ne farfara umurumda ne de yanık
fısıltılar.
Gıybetin hası ile iştigal ahvalim
bense Allah dostu insanların g/izindeyim.
Hazan bahçem ve hüzün bütçem açık
veren ve kapalı kapılar ansızın tokmağı tutup da yüzüme açılmayan kapılar.
Menteşesi yerinden sökük olsa da
yüreğim ben bir kırlangıç yavrusu gibi kanat açmaktayım hayata.
Zikrim fikrim de bir madem.
Yaralı bir meyve belki de ağacından
zamansız kopan ve işte dalya dediğim kim bilir kaçıncı miladım yeniden
doğduğumun da ihbarı nükseden.
Yazmak bir yangın/mış meğer ve de
yazgım.
Yandığım kadar yakardığım.
Bir isyansa insanlardan yansıyan ben
güleç yüzümle şakımaktayım ve kalemimle dirayetimin sınandığı kadar sığındığım
sözcükler…
Ah, sevgili…
Bilemedim öncesinde belki de mil
çekmişlerdi gözlerime ve yüreğime ve işte kalemimle rastlaşıp kötülükle de
restleşip aralıksız umut edip hayal kuruyorum ve kalem hızını alamıyor ben
alfabeden taşıyorum.
Taşeron bir işçi gibi belki de…
Asgari ücretin bile yer almadığı bir
derya benimki.
Kalp gözüme istinaden Allah aşkı ve
yazma sevdası ile de buluştu mademki yüreğim.
Yangın çıkalı oldu epey ve de asla
söndürmek gelmedi içimden ve işte yangından ilk kurtardığım kalemim ve kale
duvarlarıma astığım belki milyonlarca sözcük ve cümle…
Basireti b/ağlanmış olsa da
mutluluğun ben artık anda saklı ruhumla tutuşan saçlarıma kelebekler konsun
diye savuruyorum ve s/avunuyorum da s/onsuzluğu…
İlahi bir beste imiş meğer KÂİNAT ORKESTRASI.
Ki bu terimi sevgili Nazan
Bekiroğlu’nun kalemimden ilk okuduğumda nasıl da ayaklarım yerden kesildi.
Sevgim faiziyle işliyor ve ruhum
tütüyor.
Faizin haram olduğunu biliyorum ama
sevginin masum faizi devasa bir rahmetle eşlik ediyor coşkuma ve yazma aşkıma.
Bilumum dünyalar var çevremde.
Minyatür bir bibloyum madem…
Oysak, defalarca düştüm yere ve
kırıldığım yerden de milyonlarca kere kırıldım ve işte ansızın hâsıl olan nice
mucize.
Bekası ruhumun…
Bakaya kalan cümlelerim.
Beratı aşkın ve işte sıra dışı
varlığımla tutuşan bir sözcükten çıkıp da yola destanlar yazma arzumla ihya
olan yüreğim.
Öncemde mütereddit.
Anda ümitvari.
Yarında saklı iken ikbalim.
Ve yolumun kesiştiği edebiyat denen o
muazzam iklim ve coğrafya.
Tüten kâğıdın külünde ziyan olduğum
bu bağlamda gözyaşlarımla yangını söndürmeye giriştiğim ve işte yazarak da
büyüyen bir yangın yazmanın getirisi iken büyüyen aşk ve Rabbime olan tutkumla
bitimsiz aşkımla koştuğum rahmete koştuğum yarınlara.
Cüssem ne ki?
Ya cübbem?
Cüret ettiğim kadar sevmeye bazen
sarsılan bütçem lakin illa ki açık veriyor bütçem çünkü ben aralıksız severken
aralıksız yüreğim kanıyor ve sevgi arsızı kimliğimden çıkıp da yola sonunda
kendimle barışmamın ve buluşmamın hatırına büyüyor şükür duygum ve sabrımı
katık ettiğim kadar da hibe ettiğim dünüm.
Bir maruzatım yok asla.
Binlercesi çünkü hâsıl olan.
Kalp gözümdeki devasa yara ile yamalı
sözcüklerden yeni bir dünya yaratmak adına kendime biliyorum da cennetin
aslında içimde saklı olduğunu ve cehenneme dönüştürmeye çalışsa da birileri
hayatımı alabildiğine uzağındayım zalimin kurduğu tuzakların ve asla
ıskalamıyorum aşkı asla inkâr etmiyorum yandığımı ve iddia ediyorum ki:
sonsuzluğa açılan kapıdan ben bir kere girdim.
Çocukluğumdan bu yana sevgi ile ihya
edilmiş benliğim ve Allah korkumla hep de yakın durdum bazen tutulan nutkuma
atıfta bulunup sessizliğimle en yüksek ses oldum evrende.
Ne bir fetvadır verdiğim.
Ne de ölüm fermanım.
İnancın izinde saklı yeniden doğumun
da müjdecisi iken evrenin sunumu.
Gökteki Şimal Yıldızıyım.
Yerdeki kuyu ve sonsuzlukla iştigal
kör kuyulardan firar edip umudun bahçesine göçtüğüm ve kuş kadar yüreğimde
saklı tuttuğum evrenin en müthiş bestesi işte aşkın şakıdığı ve yazarak büyüyen
umudum ve iman gücüm.
Asılı kaldığım bir sözcük misal.
Konduğum bir şiir akabinde.
Konuşlu olduğum mabedimde yaklaşan rüzgârın
hızını kestiremeyip saklandığım.
Akladıkça beni hayat.
Karardıkça bazen gök kubbe.
Karartma gecelerinden sökün edip
ışığa kavuştuğum ve nemalandığım her duygu yeniden yazmam vesile…
Yazmak gerçekten de yanmak/mış,
azizim ve yakardığım kadar Rabbime mucizelere olan inancımla yeni bir mucize
beklerken Rabbimden ben içimdeki cennette bir bir sekiyorum bir duygudan bir
çiçeğe ve bozguna uğramış olsa da ruhum asla bozuntuya vermeden bozduruyorum
yastık altımda ne varsa: neden mi?
Çünkü verilen hükme biat edip bunca
sevgisizliğe de inat, aralıksız yazıp seviyorum yeter ki o yangın asla
sönmesin…